29 Aralık 2015 Salı

Afyon Hüdai Kaplıcası



Sandıklı ilçesinin 8 km. güneyinde bulunur. Sandıklı Belediye Başkanlığı tarafından işletilen kaplıcada tesisler oldukça fazladır. Kaplıcada şifalı sular jeolojik bir çatlağın değişik yerlerinden zengin kaynaklarından çıkan şifalı suların ısısı 80-85 oC dir. Sodyum sülfatlı ve bikarbonatlı olan suların radyoaktivitesi 8 ile 72 eman arasındadır. Hüdai Kaplıcaları radyoaktivide bakımından Türkiye’de ilk sırayı almaktadır.
Hüdai Kaplıcası, eskiden beri bilinen ve kullanılan bir kaplıcadır. İlk Hristiyanlık devrinde o civarın başpiskoposu Hieropoliste (Koçhisar) Sen Mişel bu kaplıcada hastaları tedavi ederek mucizeler göstermiş, bundan dolayı eski kitaplara Sen Mişel’in Mucizeleri diye geçmiştir. Bu şifa kaynağı dolayısıyla Hieropolis Mukaddes Şehir olarak tanınmış, diğer kaplıcalarla beraber Afyon İline Frigya Salutaris (Şifalı Frigya) adı verilmiştir. Kaplıcada Bizans devrinden kalma hamamlar vardır. Kaplıcanın özelliği şifalı çamurlarıdır ve çamur banyoları ile adını duyurmuştur. Toprak 68 derecelik şifalı suyla karıştırıldığından 40-45 derecelik bir çamur ortaya çıkar. Çamur banyosunda kalma süresi dayanma gücüne göre 6-7 dakikadır. Günde 1 defa girmek yeterli olmaktadır. Su ban- yosuna günde 1-2 defa girilebilir.
Kaplıca suyu ve çamurunun tedavi ettiği hastalıkların başında eklem ve omurga kireçlenmesi rahatsızlıkları gelmektedir.
Su Banyosu : Romatizmal hastalıkları, kadın hastalıkları, cilt hastalıkları, kemik ve kireçlenme rahatsızlıkları, solunum yolları hastalıkları, felçler, kırık çıkık sekelleri, hemiploji, kalp ve damar hastalıklarının tedavisinde, Çamur Banyosu :Romatizmal hastalıklar, kemik ve kireçlenme rahatsızlıklarının tedavisinde. İçmeler :Sindirim sistemi hastalıkları ve solunum yolları hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Hüdai Kaplıcası küçük bir tatil köyü görünümünde olup yıl boyunca şifa arayanlar için hizmet vermektedir. Kaplıcada otel, 132 oda, 264 yatak; otel 34 oda, 68 yatak, 143 apart villa 715 yatak, 110 banyosuz daire 353 yatak bulunmaktadır.
Kaplıca tesisleri 3 kapalı büyük yüzme havuzu, 2 açık büyük yüzme havuzu, 600 kişi/saat kapasiteli çamur kürü banyosu, 2 adet kükürt banyosu, 3 adet çelikli havuzu, 3 adet saatlik banyodan oluşan bir gruptur. Yaz sezonunda kamping yapma imkanı bulunan kaplıcada her türlü ihtiyaçları kaplıca tesis-lerinden sağlamak mümkündür. Ulaşım sorunu olmayan kaplıcaya Sandıklı ilçe merkezinden her 15 dakikada otobüs gidip-gelmektedir. Çevre düzenlemesi yapılmış, bütün sosyal tesisleri bulunan kaplıca; iyi bir dinlence ve sağlık turizmi için mükemmeldir.

Afyon Heybeli Kaplıcası



Afyon merkezine 30 km. uzaklıkta Afyon-Konya karayolu üzerindedir. Kaplıcanın tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Edinilen kaynaklara göre; Roma devrinde kaplıcanın kuzeyinde leonte comte isminde bir köyün var olduğu ve kaplıcanın bu devirde işletildiği Roma devri tabletlerinde yazılıdır. Bizans devrinde de çalıştığı kilise listelerinde vardır. Selçuklular ve Osmanlılar devrinde Kızılkilise diye bir köyün varlığı ve Kaplıcanın çalıştığına ait bilgiler Milli Kütüphanedeki (şeriye) sicillerinde kayıtlıdır. Heybeli Kaplıcası’nın 56,5 oC sıcaklıktaki suyunun debisi 64 lt/sn.dir. Kimyasal özelliği ise Ca, Na, HCO3 ve SO4 içeren termomineral bir sudur.
Kaplıca suyu; romatizmal hastalıklar, deri hastalıkları, iç salgı sistemi hastalıkları, sindirim sistemi rahatsızlıkları ve kemik ve kireçlenme rahatsızlıkları, sinir sistemi rahatsızlıkları ve metabo-lizma bozukluklarını tedavi etmektedir.
Ulaşım sorunu olmayan Kaplıcada dört mevsim konaklamak mümkündür. 74 apart daire, 370 yatak; 60 halk tipi ev, 180 yatak; otel, 25 oda, 100 yatak olmak üzere 650 yatak kapasitesine sahiptir. kaplıcada, umumi havuz ve açık/kapalı termal havuz bulunmaktadır.
 

Afyon Gazlıgöl Kaplıcası



Efsaneye göre, Kral Midas her şeye sahip olmasına rağmen hiç çocuğu olmayan bir kralmış kral bu duruma çok üzüldüğünden gece gündüz Allah'a yalvarıp yakarırmış bir çocuğu olması için. Nihayet Kral Midas'ın dünyalar güzeli bir kızı olmuş Kralın kızı Suna , Genç kızlığa adım attığı yıllarda illet bir hastalığa yakalanmış.

Bu Güzel Kızın vücudunda çıbanlar çıkmış. Bu sulu Çıbanları hiç bir hekim iyileştirememiş. Ağrısına , sızısına ve bir türlü iyileşmeyen bu yaraların üzüntüsüne dayanamayan güzel kız Suna ; yollara düşmüş. Dağ Tepe Demeden gezip dolaşır olmuş . Kral Midas kızını kollamaları için peşinden gözcü yollamış. Kralın güzel kızı Afyonkarahisar toprakları içindeki Gazlıgöl mevki yakınlarına kadar gelmiş. Tam yaz aylarında olduğu için Suna çok susamış.

Biraz su içmek için su aramış. Gazlıgöl kaplıcasının bulunduğu yerlerde Yeşilliklerle çevrili bir su görmüş. Susuzluktan kavrulan kızcağız , çevresindeki bataklığa aldırmadan suya koşmuş. Eğilerek o çamurlu sudan kana kana içmiş. Birde bakmış suyun deydiği yerlerde bir tatlı Gıcıklanma , bir sancı kesilmesi , bir huzur oluşmuş. Güzel kız atmış kendisini çamurlu suyun içerisine ağrıları yavaşlamış.

Sudan çıkıp günlerdir uykusuz ve yorgun olduğundan uzanıvermiş oraya ve derin bir uykuya dalmış . Suna uyandığında ağrılarının kalmadığını , çıbanlarının kurumaya başladığını görmüş. O suyun yanında bir hafta kalmış. Bir hafta Sonra çıbanları yaraları tamamen geçmiş. Eski güzelliğine Kavuştuğunu gören güzel Suna sevincinden deliye dönmüş. İleride onu gözleyen gözcüler , kızın iyileştiğini anlayınca yanına gelmişler . Suna başına gelenleri anlatmış ve saraya dönmüşler . Kızını merak edip gece gündüz yas tutan Kral Midas , kızının bu iyileşmiş halini görünce çok sevinmiş ve kızana "Seni hangi hekim iyileştirdi?" kızım söyle Hekim başı yapayım demiş.

Suna'da beni hekim değil , ülkeden çıkan sıcak bir su iyileştirdi Baba diyerek cevap vermiş. Bunun Üzerine Kral "Tez oraya bir hamam yapılsın gelen geçen dertlilere derman dağıtır" diye ferman vermiş. Bu Kaplıcanın Frigyalılar zamanından buyana kullanıldığı sanılmaktadır.

Gazlıgöl Kaplıcası

Il Merkezine 21 km. uzaklıkta Eskişehir karayolu üzerinde İhsaniye ilçesine bağlı Gazlıgöl kasabası içerisindedir. Gazlıgöl kaplıcasının 45-68 oC sıcaklıktaki suyunun debisi 9 lt/sn.dir. Kimyasal özelliği ise hiperterm, hipotenik, alketihir karbonatlı ve hafif radyoaktif bileşiminden oluşmaktadır.
Şifa Özellikleri 2 türlü uygulanmaktadır.
1-İçme Tedavisi
2-Banyo Tedavisi
İçme Tedavisi :Kaplıcada içme suyu olarak kullanılan şifalı su sodyum bikarbonatlı sular grubundandır. Bu suyun ılık şekilde içilmesi halinde ağrılı ve spazmalı böbrek hastalıklarına mide rahatsızlıklarına, karaciğer, safra yolları ve bağırsağın spastik ağrılarına tavsiye edilmektedir. Banyo Tedavisi : Romatizma, nevralji, nevrit, artroz, kadın hastalıkları ve saboreik deri hastalıklarına tavsiye edilmektedir. Tedavi Tesisleri : Kaplıcada halen 5 adet umumi havuzlu hamam, 4 adet havuzlu dubleks villa, 16 adet de çift odalı küvet tipi banyolu üniteler bulunmaktadır. 5 adet umumi havuzlu hamamlardan bir adedi tarihi ve şifalı içme suyuna havi, diğeri ise cilt hamamı olarak adlandırılan ve özel kaynak suyu bulunan hamamdır. Bu iki hamamda hem kaynak suyu hem de sondaj suyu mevcuttur. Tedavi sıcak su içilerek ve banyo alınarak yapılmaktadır. Diğer 3 hamamda ise sondaj suyu mevcuttur. İçmek içinde sıcak şifalı su bu hamamlarda da mevcuttur. Konaklama Tesisleri :Kaplıcada (ABCD) olarak sınıflandırılan üniteler ile 4 adet dubleks villa bulunmaktadır. (A) sınıfı ünitelerden 16 adedi tek odalı olup içerisinde birisi çift kişilik olmak üzere 3 yatak, mutfak, tuvalet, buzdolabı ve ocağı ile yeterli sayıda masa, sandalye ve gardrop mevcuttur. Yine (A) sınıfı ünitelerden 16’sında ise yatak, mutfak,tuvalet,buzdolabı,bütangaz,yeterli masa, sandalye ve gardrop mevcuttur. Üniteler kaloriferlidir. (B)sınıfı ünitelerden 16 adedi çift odalı olup küvet tipi banyoludur. Bu ünitelerde en az 4 yatak (birisi çift kişilik), mutfak, tuvalet, buzdolabı, bütangaz,yeterli masa, sandalye ve gardrop mevcuttur. Üniteler kaloriferlidir. ( C)sınıfı üniteler 10 adet olup, 1 oda, mutfak tuvaletten oluşan 2 yataklı ünitelerdir. Bunlarda kalorifer yoktur. ( D ) sınıfı üniteler 10 adet olup, 1 oda, mutfak tuvaletten oluşan 2 yataklı ünitelerdir. Bunlarda kalorifersizdir.
Kaplıcada 6 adet havuzlu dublex villa mevcuttur. Bunların tamamı tam tefrişlidir.
İşletme Müdürlüğünce işletilen yatak kapasitesi 404’tür.

Afyonkarahisar Yaylaları



Yaylalarımız, aleyçık, kıl çadır ve toprak örtülü dam gibi basit malzemeli iskan yerleriyle bugünde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Bayat : Çanacık, Mekan ve Çöğürlü Yaylaları

Dazkırı : Söğütlü Yaylası, Dinar Horu Yaylası, Kabaklı, Cerit ve İncebel Yaylaları

Hocalar : Burgaz, Alıçlı ve Eldizan Yaylaları

İscehisar : Ağın ve Asar Yaylaları

Sandıklı : Akdağ-Kocayayla, Kilimatan ve Ahır Yaylaları, Oktur(Menteş) Yaylası

Şuhut : Kumalar, Kavaklı ve Bedeş Yaylaları

Afyon Mevlevi (Türbe) Camii


Zaviye Mahallesi’nde Türbe Yokuşu Sokağı’ndadır. Halk arasında “Türbe” ve “Mevlevî Camisi” adlarıyla da anılmaktadır. Binanın yıkılmasından sonra, 1844’te Abdülmecit tarafından yeniden yaptırılmıştır. Büyük yangın sonucu yanan mevlevîhane, 1905’te II.Abdülhamit’in emriyle ondörtbin altın harcanarak büyük bir onarım daha geçirmiştir.
Afyon mevlevîhanesinin diğer mevlevihaneler arasında ayrı bir yeri vardı. Mevlevîlik töresinde Konya’dan sonra ikinci sırayı alır. Semahane, mutbah ve öbür bölümleriyle birlikte esasen büyük bir mevlevîhanedir. Kesme taştan yapılan binanın kapısı üzerinde, kitabe yerine kabartma bir Mevlevî külâhı yer alır. Tek şerefeli minaresi batıdadır.Kuzeye bakan cümle kapısından merdivenlerle çıkıldıktan sonra dedelerin hücreleriyle çevrili, ortasında şadırvan bulunan büyük bir avluya girilir. Eskiden Mevlevîhanenin doğusunda bulunan “Şeyh evi” yangından sonra yıkılmıştır. Kapının sağındaki mutbahın bir bölümünde çilehane yer alır. Kasnağındaki renkli camlı pencereleriyle büyük kubbe, örtü sistemini oluşturur. Semahanenin doğusundaki şerbethanenin üst katında semahaneye bakan, kafeslerle çevrili kadınlar mahfili vardır. Semahanenin sol tarafı türbe bölümüdür. Türbede Mevlevî şeyhlerine ait on iki ahşap sanduka bulunmaktadır. Mevlâna’nın torunlarından Âbâ Pûş-i Veli, Sultan Dîvanî (Mehmet Semâi Çelebi), Hızır Şah Çelebi gibi Mevlevî büyükleri ile Şah İsmail’in oğlu Elkas Mirza da burada yatmaktadır. Günümüzde cami olarak kullanılan yapıyı, son olarak Mimar Arif Turunç onartmıştır.

Afyon İmaret Camii


Kurtuluş caddesindedir. Sadrazam Gedik Ahmet Paşa, 1472’de Mimar Ayaz Ağa’ya yaptırmıştır. Bu yüzden Gedik Ahmet Paşa Camisi adıyla da tanınır. Nakışları Abdüssamedoğlu Hasan’ındır. Camiyi 1795’te Müftfzade Ahmet restore ettirmiştir. Ters T biçiminde ardarda iki kubbeli planlıdır. Kuzeydeki son cemaat yeri, 6yuvarlak sütun, 5 sivri kemerli ve 5 sekizgen kasnaklı kubbeyle örtülüdür. Tek şerefeli minaresi, yivli burma biçimlerle süslüdür. Yivlerin arası lacivert renkli çinilerle kaplıdır. Mukarnaslı giriş kapısı kalem işlemeli mermerdendir. Üzerindeki onarım yazısı 1795 tarihini taşımaktadır. Doğu, batı ve kuzey duvarlarında iki, kıble duvarında üç sıra pencere vardır. T biçimindeki iç mekanı iki büyük kubbe, iki yanda sıralanan odaları da üçer küçük kubbe örtmektedir. Gedik Ahmet Paşa(İmaret) Külliyesinin bir yapısıdır.

Afyonkarahisar Ulu Camii



Afyon’un en büyük camilerinden birisi olan Ulu Cami, Anadolu Selçukluları devrinde(1272-1277) yıllarında Sahipata Nusretiddün Hasan tarafından yaptırılmıştır. Kendi adı ile anılan mahallede kargir dört köşe kalın duvarlar üzerine toprak damlı iken, şimdi bakır kaplı çatı ile örtülmüş çatı beş sırada sekizerden kırk ahşap sütun üzerine oturtulmuştur. Ahşap sütunlar üzerine konan ahşap sütun başlıkları sarkıt ve baklava dilimlidir. Başlıklar üzerine konan ahşap atıkların yan yüzeyleri renkli motiflerle işlenmiş ise de, bugün çok az izleri kalmıştır. Doğuya, batıya, kuzeye bakan üç kapısı vardır. Selçuk tarzı oymalı iki kanatlı minber kapakları üzerindeki kitabede sureler ile ilk yapım tarihini belirten yazı vardır. Mimarı Emir Hacı Bey’dir. Caminin ilk büyük onarımı M. 1341 yılında Muzafferüddünoğlu Minüddün Emir Abdullah Bey tarafından yaptırılmış ve doğu cephedeki kapı üzerine bir yazıt konulmuştur. Zamanımızda eski biçimi korunarak yeniden onarılan cami, ahşap mimarisi ve sırlı tuğlalı baklava
dilimi tuğla mimarisiyle Selçuklu döneminin eşsiz örneklerinden biridir.
 

Afyonkarahisar Kiliseler



Ayazini Kilisesi
İhsaniye ilçesi, Ayazini kasabası girişinde yol kenarında tüf sarp kayalık içinde, kayaya oyulmuş bir kilisedir. Kilise yapısının özelliği dış cephe olarak kaya yüzeyine oyulmuş apsisli ve kubbeli olmasıdır. Çevresine bitişik kaya odalarıyla birlikte 1000’li yıllarda yapılmış manastır yapısıdır. Ağın Kaya Kilisesi
İscehisar ilçesi, Olukpınar köyü, Ağın Dağı mevkiinde tüf sarp kayalık yüzeyine oyulmuş kaya kilisesidir. Çevresine bitişik kaya odalarıyla birlikte 8.-10. Yüzyıllar araında yapılmış manastır yapısıdır.

Memeç Kaya Kilisesi
İhsaniye ilçesi, Döğer kasabasının 4 km. kadar güneydoğusunda Emre Gölü yolu üzerinde, tüf sarp kayalık yüzey ortasına oyulmuş kilisedir. Kilisenin ön bölümünün dış duvarı yıkılmış ve açık olarak görülmektedir. Çevresine bitişik kaya odalarıyla birlikte 8.-10. Yüzyıllar arasında yapılmış manastır yapısıdır.

Eğerli Kaya Kilisesi
Bayat ilçe merkezi ile İscehisar ilçesinin Doğlat köyü arasında, Eyerli Dağı’nın batı yamaçlarındadır. Afyon ilinde bulunan kaya kiliselerinin içinde en sağlam ve eksiksiz olanıdır. Kilise içinde kiremit renkli kök boya ile işlenmiş desenler vardır.

Böcü İnleri Kilisesi
İhsaniye ilçesi, Kıyır köyünde tüf sarp kayalık yüzeylere oyulmuş aralıkl ıüç kilise bulunmaktadır. Kiliseler tonoz yapılıdır. Çevresindeki kaya odalarıyla birlikte 8.-10.yüzyıllar arasında yapılmış manastır yapısıdır.

Yedikapılar Manastırı
Bolvadin ilçesi, Kemerkaya kasabası, Yedikapılar mevkiinde, devlet karayolu yakınında tüf sarp kayalık yüzeye oyulmuş, birbirine bitişik tonoz tavanlı lkilise ve odalardan oluşan, 8.-10.yüzyıllar arasında yapılmış manastır yapısıdır.

Afyonkarahisar Camileri



Mısri Camii
Mısri mahallesinde Hacı Eyüp Mısri sokağındadır. Gündüzleri istenilen saatte ziyaret etmek mümkündür. Akşemseddin’in halifelerinden Abdurrahim Karahisari adına Şahkancioğlu Evliya Kasım Paşa tarafından 1466 yılında yaptırılmıştır. Tek kubbeli mescit biçimindeyken, sonradan etrafı açık dört kubbeli cemaat bölgesi eklenerek camiye dönüştürülmüştür. Ot Pazarı Camii
Tuzpazarı Caddesi’nde, sebze hali (bugünkü Belediye Çarşısı) bitişiğindedir. 1590’da Tellalzade Süleyman Çavuş yaptırmış, yıkılan minaresi 1958’de yenilenmiştir. Kesme taş ve kare planlı tek kubbelidir. Kuzeyde camla kaplı olan son cemaat yeri sonradan eklenmiş olup, üç sivri kemer üzerine üç kubbeyle örtülmüştür. Minaresi tek şerefelidir. Mihrabı sonradan yapılmış ve beyaz mermerle kaplıdır. Yeni Cami
Çarşı içindedir. 1711 yılında Abdi Çavuş tarafından yaptırılmıştır. 1839 yılında onarılmış ve Yeni Cami adını almıştır. Medresesi günümüzde ilköğretim okulu olarak kullanılmaktadır.Sandıklı Ulu Camii
Sandıklı ilçe merkezinde, çarşı içinde önce mescit iken sonradan camiye dönüştürülmüştür. Cami, Bahaddin Ömer Bin Alaaddin tarafından Mimar Aydemir’e 1379 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı tek kubbeli minareli bir yapıdır. Daha sonra da son cemaat yeri eklenmiştir. Sinan Paşa Camii
Sincanlı ilçesindedir. 1525 yılında Lala Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bahçesinde Lala Sinan Paşa türbesi vardır. Rüstem Paşa Camii
Bolvadin ilçesindedir. Sadrazam Rüstem Paşa 1500-1560 yıllarında Mimar Sinan’a yaptırmıştır.

Dazkırı/Kızılören Camii
Dazkırı ilçesi Kızılören köyünde 19.yüzyılda yapılmış, ahşap yapılı, ahşap sütunlar üzerine oturan ve düz toprak damlı bir camidir. Cami ahşap yapılı basit bir yapı olmasına rağmen, kalem kâri bitkisel, geometrik ve mimari özellikli resimlerle süslüdür.

Kuyulu Camii
Kuyulu caddesindedir. Selçuklulardan kalma olup yapım yılı bilinmemektedir. Minaresinin yanındaki kuyu nedeniyle bu adı almıştır. Kare biçimlidir. Açık yeşil sırlı tuğlalarla baklava biçimli süsleri vardır.Kubbesi dört duvar üzerine oturtulmuştur.

Afyon İhsaniye/Kayıhan Kasabası Göynüş Vadisi


Afyonkarahisar-Eskişehir karayolunun 32.km’den 1,5 km batıya dönülerek ulaşılan bir vadi içinde Göynüş Kalesi, üzerinde aslan kabartmaları bulunan Aslantaş ve Yılantaş mezar odaları ile Kübele açık hava tapınağı olan Maltaş ile Kumcaboğazı bulunmaktadır. Aslantaş: Ön yüzüne bir kapı boşluğu açılarak mezar odası oyulmuş kapı boşluğunun her iki yanında kükremiş iki heybetli aslan ve ayakları altında birer yavru aslan ile kapı üzerinde aslanları içine alan hayat ağacı kabartması yapılmıştır. Mezar odası; üçgen tavanlı, sol tarafta ölüyü yatırmak için kline (sedir) bulunan küçük bir odadır. Aslantaşın önemli bir kralın mezarı olduğu ve M.Ö.7. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Yılantaş: Aslantaş’ın batısında aynı kayalıkların bulunduğu yerdedir. Anıt parçalandığı için onun iç kirişleri görülmekte olup, anıtın dış tarafında bir aslan kabartmasının sadece baş ve bir ayak kabartması vardır. Yılan kabartması anıtın ön yüzünde alt tarafındadır. Kapıda birbirine sarılmış iki yılan kabartması ile kapının iki yanında da mızraklarıyla yılana saldıran iki savaşçı vardır. Bugün ters dönen kaya altında olduğundan görülmemektedir. M.Ö.700 yıllarında yapıldığını sanılmaktadır.

Maltaş : Birbirine yakın Aslantaş ve Yılantaş anıtlarından yaklaşık olarak 500 m. uzaklıkta olup bugün zemine gömülü durumdadır. Üçgen çatılı geometrik motifli ve yazıtlı tapınak cephesi yapılmıştır. M.Ö. 7.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Afyon İhsaniye/Ayazin Köyü Ören Yeri (Metropolis)



Afyonkarahisar-Eskişehir karayolunun 27.km.sinden sağa doğru 4,7 km. daha gidilerek ulaşılan Ayazin köyünün Frigler döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir. Roma ve Bizans dönemlerine ait aile ve tek kişilik kaya mezar odaları, Bizans dönemine ait kiliseler ve kaya yerleşimleri arazinin bu tür bir yerleşimee elverişli olması nedeniyle oyularak yapılmış eserlerdir. Aslanlı mezar odaları, sütunlu mezar odaları ile kayaya dış ve iç mimari görünümlü oyulmuş kilisesi sanat şaheseri eserler bulunmaktadır. Ayrıca kaya kütlesinin oyularak yerleşime dönüştürüldüğü içinde sarnıç bulunan Avdalaz Kalesi vardır. Beldede her yıl Turizm şenlikleri düzenlenmektedir. Kumcaboğaz : Maltaş’dan yaklaşık 1 km uzaklıkta Kayıhan’a doğru giden yol üzerindedir. Zemine gömülü durumda küçük bir kaya parçası üzerine niş içinde Kübele kabartması vardır.

Haftanın 7 günü açık olup, giriş ücretsizdir.

Afyon Frig Vadisi



M.Ö. 3000-2000 yıllarını kapsayan Eski Tunç döneminden başlayarak günümüze kadar hüküm süren uygarlıklar içerisinde Frigler ayrı ve özgün bir yere sahiptir. Hititlerin M.Ö. 1700’den başlayarak 500 yıl süren egemenliklerinin ardından M.Ö. 1200 yıllarında parçalandıkları sırada, Anadolu’ya batıdan gelen ve sonradan adlarına Frig denilen bir kavim göçü başlamıştır. Bu göçler sırasında Anadolu, 400 yıl süren karanlık bir dönemin ardından M.Ö. 8. yüzyılın II. yarısında (M.Ö. 750) Friglerin siyasi üstünlük elde etmeleri ile aydınlanmış ve Frigler efsanevi kralları Midas döneminde güçlü bir devlet konumuna gelmişlerdir. Afyonkarahisar bölgesi de Friglerle bu dönemde tanışmış olmalıdır. Hititler gibi Anadolululaşan ve Afyonkarahisar-Eskişehir-Kütahya illerinin birleştiği bölgede özgün bir kültür oluşturan Frigler bu bölgede kült mezar ve mezar anıtları biçiminde, büyük boy kaya blokları üzerine işlenmiş Ana Tanrıça Kübele kültüne ait tapınak cepheleri ile yine Ana Tanrıça Kübele kültüne ait aslan kabartmalarıyla dünyanın en ilginç ve en değerli eserlerinin yaratılmasını sağlamışlardır. Özellikle Afyonkarahisar’ın kuzeyinde bulunan Göynüş Vadisi ve Döğer Bölgesi’nde bulunan Aslantaş, Yılantaş, Matlaş, Kapıkaya I ve Kapıkaya II gibi dünyada eşi bulunmayan Frig Kaya Anıtları bunların başlıcalarıdır. Frigler M.Ö. 6. yüzyıl sonlarından itibaren siyasi üstünlüğü yitirmiş olmalarına rağmen Afyonkarahisar ve çevresinde Frig kültürü, dini, mitolojisi yüzlerce yıl daha devam etmiş, bölgede bin yıl Frig dili konuşulmuştur.
Dünyada eşi bulunmayan kaya anıtlarını yapan Friglerin ardından bölgede hüküm süren Roma ve Bizans dönemlerinde de Şifalı Frigya topraklarında tüf kaya kütleleri insan eliyle oyularak, günümüze kadar ulaşan Metropolis, Bin İnler, İnpazarcık, Ornaş gibi yerleşim birimleri, Avdalaz, Demirli, Bayramaliler, Asar Kale gibi savunma mekânları, Selimiye, Alanören, Devrent, Elicek gibi mezar odaları, Kırkinler gibi dini mekânlar, Yedikapılar gibi yer altı yerleşimleri meydana getirilmiştir.


Frig Yürüyüş Yolu

Frig uygarlığının hüküm sürdüğü Afyonkarahisar, Eskisehir, Kütahya ve Ankara illeri arasindaki bölgede antik yürüyüs yollarina dayali ve Frig eserlerinin görülülebilecegi yürüyüs parkurlari belirlenerek bu parkurlar uluslararasi standartlara uygun olarak isaretlenecektir. Bu kapsamda Seydiler (Afyonkarahisar)-Yazilikaya (Eskisehir)-Incik (Kütahya)-Gordion (Ankara) arasindaki antik yollarin belirlenerek birlestirilmesi, yürüyüs rotasinin bilgilendirme levhalari ile donatilmasi; doga yürüyüsçülerine ve kültür turizmi amaci ile bölgeye gelecek ziyaretçilere yön göstermesi hedeflenmistir. Projenin, hem Frig uygarliginin hem de yörenin tanitimina katkida bulunacagi düsünülmektedir.

Afyon Bolvadin / Kemerkaya Yerleşim Ören Yeri



Bolvadin-Emirdağ Kara yolu üzerinde, Bolvadin Kemerkaya Kasabasının 3 km. kuzeyinde karayolunun 1 km. doğusunda yer almaktadır.1997 tarihinden itibaren Afyonkarahisar Arkeoloji Müze Müdürlüğü tarafından kurtarma kazısı yapılmaktadır.

Çalışmalar sırasında askeri garnizon veya idari binalar olabileceği tahmin edilen kayaya oyma kompleks yapı grubu ile halkın sığınak olarak kullandıkları yer altı kentinin bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Geç Roma ve Erken Bizans dönemine tarihlenen yerleşimdeki çalışmalar devam etmektedir. Afyon bölgesinde bulunan yer altı kentlerinin ortaya çıkarılması için yapılan çalışmaların ilki olduğu için çok önemlidir. . Haftanın 7 günü açık olup, giriş ücretsizdir.

Ayazini Kasabası Ören Yeri



Afyonkarahisar-Eskişehir karayolunun 27.km.den sağa doğru 4,7 km. daha gidilerek ulaşılan Ayazini kasabasının Frigler döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir. Roma ve Bizans dönemlerine ait aile ve tek kişilik kaya mezar odaları, Bizans dönemine ait kiliseler ve kaya yerleşimleri arazinin bu tür bir yerleşime elverişli olması nedeniyle oyularak yapılmış eserleridir.
Aslanlı mezar odaları, sütunlu mezar odaları ile kayaya dış ve iç mimari görünümlü olarak oyulmuş kilise ve şapeller bulunmaktadır.
Dinar Örenyeri(Geleneia-Apameia)
Afyonkarahisar-Denizli karayolunun 90.km.sin de Dinar ilçesindedir.Kuruluşu kesin olarak bilinmemekle birlikte Truva savaşına katılan Ahiya Prenslerinden Geleneios’un savaş sonrasında İç Anadolu’ya gelerek yerleşmesiyle kurulmuş ve bu nedenle GELENEİA adını almıştır. Şehir daha sonraları M.Ö. 6. Yüzyıldan itibaren önemli bir merkez olmuştur.Daha sonraları klasik, Hellenistik ve Roma dönemlerinde daha gelişerek şehir bugünkü yerleşim yerine doğru inmiş ve APAMEİA adını almıştır. Anıtsal yapıtlardan olan stadyum ve tiyatro kısmen özelliğini koruyarak kalmıştır.

Afyonkarahisar Antik Kentler



SYNNADA: Yerleşim yeri Şuhut ilçe merkezindedir. Geçmişi ET.Ç.’na kadar uzanmaktadır. Hellen, Roma ve Bizans dönemlerinde Merkezi Frigyanın başkenti olmuş büyük bir kenttir. Burada Apemeia gibi Hellen döneminde tam özerk, Roma döneminde yarı özerk bir konuma ulaşmış; imparator adına ve Hieropolisle ortaklaşa, gümüş cistophorus ve bronz sikkeleri bastırılmıştır. APAMEIA: Bügünkü Dinar ilçesinde bir kent. Kentin daha önceki adı ise Keleneia’ dır. Pers, Hellen ve Roma dönemlerinde kent, Batı Anadolu’nun satraplık merkezi olmuştur. Dönemin Ephesus’la birlikte ikinci büyük kentidir. Hellen dönemdeki özerk konumuyla imparator adına gümüş cistophorus ve bronz sikkeler bastırmıştır. Ephesus’la birlikte bastırdığı bronz sikkeler de vardır. Roma döneminde de yarı özerk olarak İmparator adına sikkeler bastırmıştır. DOCIMEIUM:İscehisar ilçe merkezinde, Hellenistik dönemde Makedonyalılar tarafından kurulmuş bir kenttir. Roma döneminde yarı özerk konumuyla imparator adına bronz kent sikkeleri bastırmıştır AMORİUM: Emirdağ’a bağlı Hisarköy’de bir kent. Geçmişi E.T.Ç.’na kadar uzanmaktadır. Hititlerin döneminde bu kent Aura diye adlandırılmıştır. Amorium ise kentin Klasik çağdaki adıdır. Hellenistik dönemde tam, Roma döneminde ise yarı özerk olan kent lmparator adına bronz sikkeler bastırmıştır Bizans döneminde önemi artmış, Istanbul’dan sonra ikinci büyük kent konumuna yükselmiştir. Bizans Döneminde yönetimi eline geçiren ve Frıg Sülalesi olarak bilinen sülalenin kökeni Amoriuma dayanır ve 3 tane imparator çıkarmıştır. BEUDUS VETUS (PALAEOBEUDUS):Bu kentin yerleşim yerinin Bolvadin ilçesi yakınlarındaki Bolvadin-Çobanlar karayolu üzerinde ki halkın Dura yeri olarak adlandırdığı bölge olduğu sanılmaktadır. Hadrianus’un kenti ziyareti sırasında, bronzdan kent sikkesi bastırılmıştır. JULİA (İPSOS) :Yeri kesin belirlenememiş ise de Çay ile Bolvadin yörelerinde M.O. 301 yılında yapılan ipsos meydan savaşıyla önem kazanmış bir kenttir Roma döneminde julia adını almış; yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırmıştır.

PENTAPOLİS KENTLERİ
BRUZUS: Sandıklı ilçesi Karasandıklı köyünde kurulan kent Pentopolis olarak adlandırılan beş kentten birisidir ve kentlerin kuzeyinde yeralmaktadır. Roma döneminde yarı özerk konumuyla imparator adına ve Ocoklei ile ortak bronz sikkeleri bastırmıştır. EUCARPEIA: Sandıklı ilçesi Emirhisar köyünde kurulan Pentapalis kentlerinden biridir. Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırmıştır. HİEROPOLİS:Sandıklı ilçesi, Koçhisar köyünde kurulan Pentapolis adlı kentlerinden biridir. Aynı zamanda Phrygia Salutaris (Şifalı Frigya)’nın merkezidir. “Kutsal Kent” olarak adlandırılmıştır. Roma döneminde yarı özerk konumııyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırmıştır.OTRUS:Hocalar ilçesi Yanıkören köyünde kurulmuş Pentapolis kentlerinden biridir. Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırmıştır.STECTORiUM:Sandıklı ilçesi Menteş kasabasında kurulan Pentapolis kentlerinden biridir. Burada Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır. DIOCLEIA: Kent yerleşim yerinin Hocalar ilçesi Ahurhisar kasabasında olduğu sanılmaktadır. Roma İmparatoru Elagabalus (M.Antonius) ‘un kenti ziyareti anısına bronz kent sikkesi bastırmıştır. SIB1DUNDA:Şuhut ilçesi Atlıhisar kasabasında kurulan bir kenttir. Burada, Roma döneminde imparator adına bronz kentsikkeleri bastırılmıştır.OCOCLIA:Şuhut ilçesi Karacaören köyünde bir kenttir. Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına ve Bruzus kentiyle ortaklaşa bronz kent sikkeleri bastırmıştır.LYSİAS:Şuhut ilçesi Arızlı köyünde bir kenttir. Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırmıştır. METROPOLİS:Dinar ilçesi Tatarlı kasabasında kurulmuş, bir kenttir; Campus Metropolitanus veya Frig Metropolisi adıyla bilinir. Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına ve Sardes kentiyle ortaklaşa bronz kent sikkeleri bastırmıştır. CİDYESSUS : Sincanlı ilçesi Küçükhöyük kasabasında höyük mevkiindedir. Burada döneminde imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır.PRYMNESSUS:Merkez ilçe Sülün köyünde Frigler tarafından kurulmuş büyük kentlerdendir. Hellen döneminde özerk, Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırmıştır. Afyon Arkeoloji Müzesinde bulunan devasa boyutlu Herkül Heykelinin bulunduğu antik kenttir. Kazı çalışması yapılmamıştır. SANAUS:Dazkırı ilçesi Sarıkavak köyünde kurulan bir kenttir. Burada M.Ö. 2. veya l.yy.’a ait olduğu tahmin edilen tek bir bronz kent sikkesi bastırılmıştır.
 

Afyon Ören Yerleri



İscehisar/Sarıçayır(Selimiye) Kayalıkları
İscehisar ilçesine bağlı Sarıçayır köyünün çevresinde bulunan kayalıklarda Bizans döneminde yapılan kayaya oyma aile ve tek mezar odaları, mezar tekneleri ve barınaklar yapılmıştır. Yüzeyi kabartma ve bezemelerle süslenmiş, kimlere ait olduklarını belirten kırmızı boyayla yazılar yazılmıştır.
Haftanın 7 günü açık olup, giriş ücretsizdir.
İscehisar/Kırkinler Ve Seydiler Kalesi
İscehisar ilçesi, Seydiler köyü içinde bulunan kale ile Afyonkarahisar-Ankara karayolunun 32.km. de bulunan Kırkinler kayalığı; Bizans çağında yapılmış, yerleşim yeri, kilise, şapel ve mezar olarak kullanılmış kaya kütleleri vardır. Kırkinler kayalığının, Frig döneminde de kullanıldığı kaya üstündeki izlerden anlaşılmaktadır.
Haftanın 7 günü açık olup, giriş ücretsizdir.

Emirdağ/Hisarköy Örenyeri (Amorium)

Synnadik (Santral Frigya) ilinin bir ilçesidir. Amorium şehri, Emirdağ ilçesinin 12 km. doğusundaki Hisarköyü toprağındadır. Amorium şehri geniş bir ilçenin pazarı, ekin ve ticaret merkezi idi. Batıdan Dokimya’dan, doğudan Flomelyum (Akşehir) ve kuzeyden Dorileum (Eskişehir) den gelen üç yolun kavşağındadır. Dinar Örenyeri(Geleneia-Apameia)
Afyonkarahisar-Denizli karayolunun 90.km.sin de Dinar ilçesindedir.Kuruluşu kesin olarak bilinmemekle birlikte Truva savaşına katılan Ahiya Prenslerinden Geleneios’un savaş sonrasında İç Anadolu’ya gelerek yerleşmesiyle kurulmuş ve bu nedenle GELENEİA adını almıştır. Şehir daha sonraları M.Ö. 6. Yüzyıldan itibaren önemli bir merkez olmuştur.Daha sonraları klasik, Hellenistik ve Roma dönemlerinde daha gelişerek şehir bugünkü yerleşim yerine doğru inmiş ve APAMEİA adını almıştır. Anıtsal yapıtlardan olan stadyum ve tiyatro kısmen özelliğini koruyarak kalmıştır. Haftanın 7 günü açık olup, giriş ücretsizdir. Emirdağ/Hisarköy Örenyeri (Amorium)
Synnadik (Santral Frigya) ilinin bir ilçesidir. Amorium şehri, Emirdağ ilçesinin 12 km. doğusundaki Hisarköyü toprağındadır. Amorium şehri geniş bir ilçenin pazarı, ekin ve ticaret merkezi idi. Batıdan Dokimya’dan, doğudan Flomelyum (Akşehir) ve kuzeyden Dorileum (Eskişehir) den gelen üç yolun kavşağındadır.
Haftanın 7 günü açık olup, giriş ücretsizdir
Şuhut/Bininler Kayalığı
Şuhut’un 6 km. batısında bulunan Senir köyü yakınlarında bir kayalık olup, kayalar iki ve üç katlı tek veya çok odalı olarak oyulmuş, altları hayvan üniteleri ve insanların barınma yerleri olan bir yerleşim yeridir. Bizans yerleşimi olan bu kayalığın alt eteğinde yine Bizans kilisesi ve manastır yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ayrıca Geç Roma Dönemi kapaklı kayaya oyulma mezar tekneleri vardır. Haftanın 7 günü açık olup, giriş ücretsizdir.

Afyon Karamık Gölü (Bataklığı)


Çay ilçesi sınırları içinde yer alan Karamık Gölü Dinar-Çay karayolu güzergahındadır. Yüzölçümü 40 km2, en derin noktası 3 m. Ve denizden yüksekliği de 1.001 m. dir.

Bataklıkta; saz ve kamış üretimiyle Sazan ve Turna balığı yetişmektedir. Bir zamanlar kerevit çıktığı halde bataklığın kirletilmesiyle nesli tükenmiş olup, çulluk, karabatak, yaban ördeği gibi kuş türleri bulunmaktadır.

Karamık Gölü, Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 17.6.1993 gün ve 1669 sayılı kararınca 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiştir. 1979 yılında “Dinar-Karakuyu Projesi” adı altında bir proje hazırlanmıştır.

Afyon Karakuyu Gölü


Karakuyu Dinar ilçesi sınırları içerisinde Büyük Menderes nehri yukarı havzasının membasında yer almakta olup, Ankara-Antalya karayolu güzergahında Dinar yol kavşağından 10 km. sonra yolun hemen sağındadır.

Göl alanının organik maddece (peat) zengin olması ve İç Ege Karasal ikli- minden Akdeniz iklimine geçiş çizgisinde bulunması nedeniyle zengin bitki türüne de sahiptir. Bu gün gölün tamamı olan 1099 hektar saha kamış, hasırotu ve nilüferle kaplı durumdadır. Sahanın bu özelliği kuşların yuva yapma ve saklanmalarına önemli ölçüde katkı sağlamaktadır.

Karakuyu gölünün ve Kocapınar kaynaklarının bir özelliği de, İçbatı Toros kuşağı göller bölgesinde yer alan Burdur, Eğirdir ve Işıklı göllerinin tam ortasında yer alması ve kaynak sularından oluşması nedeniyle “donmaması” sonucu, kış mevsiminde kuşlar için doğal bir ortam oluşturmasıdır.

Karakuyu gölünü ilk keşfedenler 1991 yılının kışında dikkuyruklar olmuştur. O kış çok sayıda dikkuyruk, ördek ve turna Karakuyu’ya gelmiştir. Yaz aylarına doğru leylek ve balıkçıl daha sonraki zaman- larda yalıçapkını, sakarmeke, uzunbacak, sazdelicesi, angıt, söğüt, bülbül, flamingo gibi kuşlar bu bölgede konaklamaya başlamıştır. Güneydeki dağlarda da yer yer kaya kartalları görülmüştür.

Karakuyu Gölü Eylül-1994 tarihinde Orman Bakanlığınca “Yaban Hayatı Koruma Sahası” statüsüne alınmıştır.

4 Kasım 1994 tarihinde de Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 2122 No.lu kararıyla Karakuyu Gölü’nün tamamı “I.Derece Doğal Sit Alanı” ilan edilerek, her türlü fiziki müdahaleye kapatılmış ve 2863-3386 sayılı yasalar gereği tescili yapılmıştır.

Afyon Eber Gölü

İlimiz Çay ve Bolvadin ilçesi sınırları içerisinde 150 km2 yüzölçümüne sahip Eber Gölü, Akarçay ve Sultandağlarından gelen kaynak suları ile beslenmektedir. Derinliği 3.98m. denizden yüksekliği ise 966.98 m.dir.

Eber Gölü bir zamanlar kuş cenneti görünümünde ve yüzeyinde su çiçekleriyle bezenmiş bir bahçe iken, bugün yanına yaklaşılmayacak kadar kirletilmiştir. Eber Gölü’nü tehdit eden en büyük unsurlar Afyon şehrinin atıkları, süt endüstrisi, Şeker ve Alkoloid Fabrikalarının atıklarıdır. Diğer bir tehdit unsuru da, atıkların Eber Gölü’nde biriktikten sonra gölün arıtma vazifesi görmesi ve bu nedenle de süzülen temiz suyun Akşehir Gölü’ne akıtılmasıdır. Gölün derinliği bugün 1.70 metreye kadar düşmüştür. Önlem alınmadığı takdirde daha da düşeceği bir gerçektir.

Gölde; ekonomik değeri en yüksek olan kamış üretimi, sazan, turna ve aynalı sazan balığı bulunmaktadır. Ayrıca gölün av turizmi içermesi nedeniyle de İl dışından birçok kişinin av evleri yapmasına neden olmuştur.

Eber Gölü Konya Kültür ve Tabiat Varlıkların Koruma Kurulunun 22.6.1992 gün ve 1359 sayılı kararıyla 1.derece Doğal Sit Alanı ilan edilmiştir.

Afyon Akşehir Gölü

Afyon-Konya il sınırları içerisinde bulunan Akşehir Gölü’nün 304,4 km2.lik genel yüzölçümünden 211.7 km2.lik bölümü ilimiz Sultandağı ilçesi sınırları içerisinde kalmaktadır. Derinliği 4,5 m. denizden yüksekliği 956,19 m.dir. Göl, Eber Gölü ve Sultandağı akarsularıyla beslenmektedir. Göl içinde turna ve sazan balığı yetişmekte olup, yaban ördeği, yaban kazı, karabatak ve kara meke gibi göçmen kuşlar bulunmaktadır. Gölde kara ve su ürünleri avcılığı fazla miktarda yapılmaktadır.

Afyon Acı Göl

Afyon ve Denizli il sınırları içerisinde bulunan gölün genel yüzölçümü 41,5 km2’dir. Bunun 20 km2.si İlimiz Başmakçı ve Dazkırı ilçeleri sınırları içerisinde bulunmaktadır. Derinliği bilinmemekle birlikte, denizden yüksekliği 842 m.dir.

İsminden de anlaşılacağı gibi suyu acı olan gölden ihracaatı da yapılmakta olan sodyum sülfat üretilmektedir.

Gölün doğusunda bulunan dağlarda yırtıcı kuşlar ile turna, yaban ördeği, yaban kazı ve flamingo türleri gibi göçmen kuşlar bulunmaktadır.

Afyon Dipevler / İnsuyu Mağarası

Bolvadin’e 7 km. uzaklıkta, Dipevler köyü-Karayokuş mevkiindedir.Belediye Müzesince ilk tesbiti yapılan mağara için Belediyece, M.T.A.Genel Müdürlüğü nezdinde girişimlerde bulunulmuş olup, ziyarete açılması için çalışmalar sürdürülmektedir. İki kat olan mağarada sarkıt ve dikitlerin yanı sıra tatlı su kaynağı da vardır.

Afyon Buzluk Mağarası


Buzluk mağarası, Sultandağı ilçesine bağlı Dereçine Kasabası’nın güneyinde Sultandağları’nın 2.519 m ile en yüksek yeri olan kuzeybatı zirvelerinde yer alan doğa harikasıdır. Afyon-Konya karayolu ile Buzluk Mağarası’na gitmek mümkün. Aracınızla meşe ormanlarının arasından geçerek otomobille gidebileceğiniz son nokta olan Küçük Kirazlı Yaylası’na ulaşırsınız. Burada sizi yaklaşık 4 saatlik bir yürüyüş beklemektedir.Eğimin zaman zaman 70 dereceye yaklaştığı vadiden Elmas Deresi’ne indikten sonra vadinin diğer yamacına tırmanarak, bir peri bacasını andıran kaya kütlesinin ardında saklanmış gibi duran Buzluk Mağarası’na varabilirsiniz.
Buzluk mağarası’nın girişi sadece bir kişinin geçebileceği genişlikte ve yukarıya doğru gittikçe üçgen biçiminde daralmakta, düşey doğrultuda gelişen mağara girişten itibaren 25 m.yi bulan 3 kademeden oluşmaktadır. Mağaranın ağzında sizi karşılayan serin hava aşağıya doğru inildikçe daha da soğumakta ve girişin 5’inci metresinden itibaren yerlerdeki buzlanma görülebiymiktedir. Mağaranın tabanında ise bir bölümde duvardan aşağıya sarkan ve kayaların üzerine yorgan gibi örttükten sonra aşağıya doğru sarkıtlar oluşturan buzlarla karşılaşılmaktadır. Öteki bölümde ise nohut büyüklüğünde milyonlarca buz kristali sanki bir elmas definesi izlenimini vermektedir.
Buzluk mağarası’nın duvarlarında buzların oluşması mağaranın biçimi ve iklim koşullarıyla bağlan- tılı olarak açıklanmaktadır. Buzluk mağarasının dar bir girişi vardır. Düşey doğrultuda gelişen mağarada yazın duvarlardan sızan su, serin boşluklar ile dışarısı arasındaki ısı farkı yüzünden güçlü hava dolaşımıyla buharlaşması sonucu meydana gelen sıcaklık kaybı soğumaya ve sonuçta mağara duvarlarının buz tabakası ile kaplanmasına yol açmaktadır. Rivayete göre mağaradan kışın buhar çıkmaktadır. Haziran ayının sonuna kadar tepelerinden kar eksik olmayan Sultandağları’na ve Buzluk Mağarası’na yaz aylarından başka zamanlarda çıkmak mümkün değil.

Afyonkarahisar Mağaraları



İlimiz sınırları içerisinde bulunan mağaraların envanteri kesin olarak yapılmış değildir. Ancak Sandıklı ilçemizden bulunan “Kurtini” mağarasında Turizm Müdürlüğünün isteği üzerine M.T.A. Genel Müdürlüğünden gelen uzmanlarca inceleme yapılmış olup, mağara hakkında rapor uzmanlarca hazırlanmıştır.

Kurt İni Mağarası : Sandıklı ilçemize 34 km., Kocayayla’dan 6 km. uzaklıkta Bökenin Yurdu olarak bilinen mevkidedir. 1700 m. Yükseklikte orman içinde bulunan mağara tahminen 300 m. uzunluğundadır. Daha uzun olduğu tahmin edilen mağaranın tavanının göçmesi nedeniyle ikinci bölümüne girilememiştir.Aynı bölgede (Akdağ-Kocayayla), Menteş kasabasına yakın bir mevkiide Oktur Mağarası bulunmaktadır. Henüz bir inceleme yapılamamıştır.

Suçıkan Mağarası: Dinar ilçesi, Suçıkan Park otelinin arkasından girilen mağaranın bilimsel incelemesi yapılmamış olmakla birlikte, çok büyük olduğu sanılmaktadır.

Balcam Mağarası: Emirdağ ilçemize 10 km. uzaklıkta Balcam köyüne yakın bir yerdedir. Derinlemesine uzanan galerilerden oluşan bir mağaradır.

Karacamal ve Dipsiz Mağarası: Şuhut ilçemizin Balçıkhisar kasabasına 5 km. uzaklıkta Kocadere mevkiinde bulunmaktadır. Şu ana kadar herhangi bir araştırma yapılmamıştır.

Kuzu İni Mağrası: Karacamal Mağarasından daha yukarıdadır. Giriş kısmında koyun beslendiği için Kuzu İni Mağarası denilmiştir. Dar koridor şeklinde bir galeriden ilerlenerek mağaranın sonunda orta büyüklükteki bir galeriye ulaşılır. İçerisinde sıkça sarkıt ve dikitler görülür. Mağaralar içerisinde çok fazla dikkat çekici özelliklere sahiptir.

Afyon Frig Vadisi



M.Ö. 3000-2000 yıllarını kapsayan Eski Tunç döneminden başlayarak günümüze kadar hüküm süren uygarlıklar içerisinde Frigler ayrı ve özgün bir yere sahiptir. Hititlerin M.Ö. 1700’den başlayarak 500 yıl süren egemenliklerinin ardından M.Ö. 1200 yıllarında parçalandıkları sırada, Anadolu’ya batıdan gelen ve sonradan adlarına Frig denilen bir kavim göçü başlamıştır. Bu göçler sırasında Anadolu, 400 yıl süren karanlık bir dönemin ardından M.Ö. 8. yüzyılın II. yarısında (M.Ö. 750) Friglerin siyasi üstünlük elde etmeleri ile aydınlanmış ve Frigler efsanevi kralları Midas döneminde güçlü bir devlet konumuna gelmişlerdir. Afyonkarahisar bölgesi de Friglerle bu dönemde tanışmış olmalıdır. Hititler gibi Anadolululaşan ve Afyonkarahisar-Eskişehir-Kütahya illerinin birleştiği bölgede özgün bir kültür oluşturan Frigler bu bölgede kült mezar ve mezar anıtları biçiminde, büyük boy kaya blokları üzerine işlenmiş Ana Tanrıça Kübele kültüne ait tapınak cepheleri ile yine Ana Tanrıça Kübele kültüne ait aslan kabartmalarıyla dünyanın en ilginç ve en değerli eserlerinin yaratılmasını sağlamışlardır. Özellikle Afyonkarahisar’ın kuzeyinde bulunan Göynüş Vadisi ve Döğer Bölgesi’nde bulunan Aslantaş, Yılantaş, Matlaş, Kapıkaya I ve Kapıkaya II gibi dünyada eşi bulunmayan Frig Kaya Anıtları bunların başlıcalarıdır. Frigler M.Ö. 6. yüzyıl sonlarından itibaren siyasi üstünlüğü yitirmiş olmalarına rağmen Afyonkarahisar ve çevresinde Frig kültürü, dini, mitolojisi yüzlerce yıl daha devam etmiş, bölgede bin yıl Frig dili konuşulmuştur.
Dünyada eşi bulunmayan kaya anıtlarını yapan Friglerin ardından bölgede hüküm süren Roma ve Bizans dönemlerinde de Şifalı Frigya topraklarında tüf kaya kütleleri insan eliyle oyularak, günümüze kadar ulaşan Metropolis, Bin İnler, İnpazarcık, Ornaş gibi yerleşim birimleri, Avdalaz, Demirli, Bayramaliler, Asar Kale gibi savunma mekânları, Selimiye, Alanören, Devrent, Elicek gibi mezar odaları, Kırkinler gibi dini mekânlar, Yedikapılar gibi yer altı yerleşimleri meydana getirilmiştir.


Frig Yürüyüş Yolu

Frig uygarlığının hüküm sürdüğü Afyonkarahisar, Eskisehir, Kütahya ve Ankara illeri arasindaki bölgede antik yürüyüs yollarina dayali ve Frig eserlerinin görülülebilecegi yürüyüs parkurlari belirlenerek bu parkurlar uluslararasi standartlara uygun olarak isaretlenecektir. Bu kapsamda Seydiler (Afyonkarahisar)-Yazilikaya (Eskisehir)-Incik (Kütahya)-Gordion (Ankara) arasindaki antik yollarin belirlenerek birlestirilmesi, yürüyüs rotasinin bilgilendirme levhalari ile donatilmasi; doga yürüyüsçülerine ve kültür turizmi amaci ile bölgeye gelecek ziyaretçilere yön göstermesi hedeflenmistir. Projenin, hem Frig uygarliginin hem de yörenin tanitimina katkida bulunacagi düsünülmektedir.

Afyonkarahisar Mezarlar ve Tapınaklar


Göynüş Vadisi Açık Hava Tapınağı: İhsaniye İlçesi Kayıhan Mahallesinde, Afyon-Eskişehir karayolunun 32.km.de 1,5 km. sola dönülerek ulaşılan bir vadi içinde olan Göynüş Kalesi, Aslantaş ve Yılantaş üzerinde aslan kabartmaları bulunan mezar odaları olup, Maltaş Kybele Açık Hava Tapınağıdır.

Sarıçayır(İscehisar) Kaya Mezarları: İscehisar ilçesine bağlı Sarıçayır köyünün çevresinde bulunan kayalıklarda Bizans Dönemi'nde kayaya oyma aile ve tek mezar odaları, mezarlar ve barınaklar yapılmıştır. Yüzeyi kabartma ve bezemelerle süslenmiş, kimlere ait olduklarını belirten kırmızı boyayla yazılar yazılmıştır.

Şuhut - Bininler Kayalığı: Şuhut'un 6 km. batısında bulunan Senir köyü yakınlarında bir kayalık olup, hayvan üniteleri ve insanların barınma yerleri olan bir yerleşim yeridir. Bizans yerleşimi olan bu kayalığın alt eteğinde yine Bizans kilisesi ve manastır yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ayrıca Geç Roma Dönemi kapaklı kayaya oyulmuş mezarlar vardır.

Afyon Zafer Müzesi (Başkomutan Tarihi Milli Park


1913-1914 yıllarında yapılmıştır. Zemin katta 10 oda, 1 toplantı salonu ve sahnesi, üst katta 9 oda ve sergi salonu vardır. Başkomutan Meydan Muharebesinin planlandığı ve taarruz emrinin verildiği yerdir. Zafer Müzesinde, Başkomutan savaşı ile ilgili bilgi verilmesinin yanında, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa ve Batı Cephesi Harekat Şube Müdürü Tevfik Bıyıkoğlu anısına, kaldıkları odalar düzenlenmiştir. Zafer Müzesi Hafta içi mesai saatleri içerisinde gezilebilir.

Afyon Bolvadin Müzesi



Afyon İli'nin 60 km. doğusunda yer alan Bolvadin İlçe merkezinde yer almaktadır. Belediye sineması olarak yapılan ve daha sonra Belediye Kültür Merkezi olarak kullanılan bina, 1987 yılında Bolvadin Belediye Meclisi'nin aldığı bir kararla Belediye Müzesi şeklinde düzenlenerek hizmete açılmıştır.

Daha önceleri Afyon Müze Müdürlüğü denetiminde Bolvadin Lise Müdürü Muharrem Bayer tarafından lise bahçesinde toplanan arkeolojik eserler, müzenin nüvesini oluşturmuştur. Daha sonra çevreden toplanan arkeolojik ve etnografik eserlerle ve Afyon Müze Müdürlüğü'nden gönderilen eserlerle çok güzel karma bir müze oluşturulmuştur.

Bolvadin Belediye Müzesi bahçe ve bina teşhirinde Eski Tunç Çağı, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait taşınabilir kültür varlıkları yanında yöresel gelenek ve göreneklerimizi yansıtan etnografik malzemeler sergilenmektedir. Ayrıca Bolvadin İlçesine özgün haşhaş üretimi ve kullanımı ile Eber Gölü yöresindeki kamıştan yapılma hasır işçiliğini, fotoğraf malzemeleri ile birlikte müzede görmek mümkündür.
Bolvadin Belediye Müzesi bünyesinde bulunan 200 kişilik konferans salonu da kültürel etkinliklerin kutlandığı vazgeçilmez bir mekân olarak hizmet vermektedir.

Afyonkarahisar Müzesi



Afyonkarahisar Tarihine ve Turizmine büyük katkı ve ışık tutan müzemiz 1927 yılında kurulmuş ve 1933 yılında müze müdürlüğü olarak hizmete açılmıştır.
M.Ö. 3 binden Bizans Dönemine kadar olan eserlerin sergilendiği yerdir. Eski Tunç, Hitit, Frig, Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait bir çok eser bulunmaktadır.
Örneğin: Kusura kapları, Bavurdu Testisi Çıkrık İdolü, Hitit Heykel ve Baba Tanrısı, Tatarlı Frig Tümülüsüne ait ahşap parçalar, Çavdarlı Roma Dönemi Adak Heykelleri, Orta Bizans mimare parçaları, yerel kent sikkeleri, kronolijik sıra içinde teşhir edilmektedir.
Bölgenin özelliklerini yansıtan Roma ve Bizans dönemine ait Frig kapı tipi mezar taşları, anıt yazıtları, Pazar fiyat listeleri, sütunlar, sütun başlık ve altlıkları, mimari parçalar, mermer ve pişmiş toprak lahitleri, Küpler, İsçehisar mermer ocaklarından çıkmış yarı işlenmiş antik parçalar ve büyük boy Herakles (Herkül) Heykeli açık ve yarı açık mekanlarda sergilenmektedirler. Eser çokluğu ve pek çok çeşitli eser bulundurması nedeniyle Arkeoloji Müzemiz, dünyanın önemli müzeleri arasında sayılmaktadır.

Afyon Arkeoloji Müzesi

Bölgedeki 40 kadar höyük, 20 kadar antik şehirden derlenen eserlerle, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Hellenistik,Roma ve Bizans devrine ait kazı çalışmaları sonucu bulunan eserleri sergilemektedir. Ayrıca müzenin bahçesinde Herakles, İmparator Hadrion tipi kolossal(büyük) heykeller, İon, korinth tipi sütun başlıkları, üzerleri yazıtlı veya kabartmalı ve bölgenin tipik eserleri arasında olan “Kapı Tipi Mezar Stelleri”, pişmiş toprak lahidler ve çeşitli mimari eserler sergilenmektedir. Afyon Arkeoloji Müzesi Pazartesi hariç haftanın altı günü saat 8.30-12.00 13.00-17.30 arası ziyarete açıktır. Müzenin içerisinde fotoğraf çekimi yasak olmakla beraber bahçesinde serbesttir.

Afyon İli Kültürü


Edebiyat

Halk Şairleri :Harabi, Turabi, Hicazi, Salih Dehşetî, Aşık Zülali, Kalaycıklı Hakkı, Figri, Yoksul Derviş (Şemsettin Kubat), Aslı Bacı (Münevver Tolun), Fakı Eder gibi ozanlarıyla Afyonkarahisar Halk Edebiyatı çok zengin bir yapıya sahiptir.

Anlatmalar

Destanlar :Destanların Afyon edebiyatında ayrı bir yeri vardır. Afyonkarahisar Kalesi, tarihe damgasını vurmuş çeşme, kervansaray, köprü gibi tarihi eserleri, tarihte geçirdiği deprem, yangın, kaza gibi doğal afetler, Afyon şehri, Afyon’un kurtuluşu, haşhaşı ve diğer bazı ürünlerin üzerine söylenmiş ve yazılmış bir çok destan vardır. Bunlardan en ünlüsü ise Çizmeci Zade’nin 1318 (1902) yılında Afyonkarahisar’da vuku bulan yangını anlatan yangın destanıdır.

Efsaneler : Afyonkarahisar efsane ve menkıbelerinde işlenen konular ağırlıklı olarak Anadolu, Ay ve Güneş, hayvan, taş kesilme, yalancılık, rüya, gaipten duyulan ses, tükenmeyen yiyecek, ağaç-kuru ağaç, su motiflerinin işlendiği görülür. Afyon efsaneler bakımından çok zengindir. Ancak bunlardan bir kısmı henüz derlenmemiştir. Kadınana efsanesi, Hüdai (Hüzai) efsanesi, Erenler pınarı efsanesi, Karakuyu efsanesi, Şahitler kayası efsanesi derlenen efsanelerin en ünlüleridir.

Masallar : Genelde bütün yörelerimizde anlatılan masallar benzerlik arz etsede anlatıcının yaşadığı çevreden ilave ettiği unsurlar sebebiyle küçük farklılıklar gösterebilir. Bir kısmı derlenmiş ve üzerinde çalışma yapılmış olan Afyonkarahisar masalları, bölgesel özelliklerinin yanı sıra genelde Dede Korkut hikayelerindeki anlatışları ve temaları taşır.

Şiirler :Afyonkarahisar’lı onlarca şairin yüzlerce şiirinde ağırlıklı olarak işlenen temalar, aşk, sevgi, tabiat, vatan, yurt, kahramanlık, zafer, kurtuluştur. Şiirlerde mahalli ifadelerin çok yer alışı da dikkat çeker.

Türküler : Afyonkarahisar’da türküler bakımından çok zengin yörelerimizden biridir. Karahisar kalesi, Al Fadimem, Allı Gelin, Taş Başını Yol Eder, Dam Başına Asagoymuş Galbırı, Hatçem Çıkmış Gül Dalına, Çemberim Dalda Kaldı, Su Gelir Güldür Güldür gibi Afyonkarahisar Türküleri yurdun dört bir yanında söylenmektedir.

Ağıtlar : Anadolu’da çok yaygın olan ağıt geleneği zengin bir kültüre sahip olan Afyonkarahisar’da özellikle Emirdağ Türkmenleri arasında çok yaygındır. Bu ağıtlarda halkın çektiği çileyi, yaşadığı ızdırabı, akıttığı gözyaşını, gönlünün derinliklerindeki ateşi, bütün samimiyetiyle görmek mümkündür.

GİYİM-KUŞAM (GELENEKSEL KIYAFET)

İlimizin mahalli özelliklerini taşıyan giyimler, daha çok geleneği sürdüren yerli halkı düğünlerde giyerler. Elbiseler genel olarak aynı olmakla beraber ilçe ve kasabalara göre bazı değişikliklere uğramıştır. Bu farklılık yöresel gelenekler, farklı zevkler, iklim şartları ve tarihi olaylardan dolayı ortaya çıkmıştır. Bazen şehirdeki hanımlar anne ve nine hatırası olarak eski elbiseleri kıymetli diğer eşyalarıyla birlikte sandıkta muhafaza etmektedirler.

Başlar ve Başlıklar
Başlıklar genel olarak ikiye ayrılır; bunlarda birincisi hazır olarak yapıldıktan sonra giyilir, ikincisi ayna karşısında doğrudan başa yapılır. Hazır başlıkların bazıları tas, tepelik, fes, arakçin (rakçinde denir) taç, tozak ve hotozdur.

Başlıklar giyimin en önemli kısmını bölgenin geleneğini ve zevkini belirler. Sağa sola eğmek veya dik kullanılarak kişinin durumu anlatılmaya çalışılır, örneğin bazı yerlerin başlıklarında süs olarak kullanılan altın miktarı evlilik yıllarını gösterir. Bazı yerlerde ise bu durum başa bağlanan yemenilerin sayısı ile belirtilir. Nişanlı gelin, kız, dul evlenmek isteyen veya istemeyen genç kızın başlıklarıyla evli kadın başlıkları farklıdır. Bazı bölgelerde ise genç kızlar evleninceye kadar tek baş örtüsü kullanılır. Bazı başörtülerinin kenarlarında çeşitli renkli oyalar dikilir, bazılarının iç kısımları işlemelerle süslüdür.

Peşli Entariler 
Bunların bir kısmı ayakların görünmesine elverişli uzunluktadır. Bazılarının uzunluğu ise bir bucuk boya yakındır. Bu büyük özellikleri etek uçlarının veya münasip yerlerinin kaldırılarak bele sokulması ile kıvrıntılar yapılmasıdır. Genellikle kollar uzundur. Düz ve kadifeden yapılmış olanları el ile işlemelidir. Peşli entarilerin üstüne cepken giyilmek suretiyle takım tamamlanmış olur.

Peşsiz Entariler
Peşli entarilere göre daha sade olan bu entarilerde baştan aşağı kadar ön ve orta tarafların işlemelerle kaplı olmasına önem verilir, çoğu hazır olarak çarşıdan alınır. İlk zamanlarda bir gelin elbisesi olarak kullanılmış ve daha sonra düğünlerde özel günlerde giyilmiştir. Peşsiz entarilere Anadolu'nun bütün bölgelerinde rastlanır. Peşsiz entarilere Bindallı adı da verilir. Çoğunlukla koyu kadifeden yapılan bu entarilerin son zamana ait olanların yaka, kol ve etek kenarları dantellerle çevrilidir.

Telli Hare – Pullu Hare
Takım halinde üçüncü tip elbisede eteklik ile bluzdan veya bluz ve şalvardan ibaret iki parçadır. Telli hare, pullu hare adı verilen bu elbiseler çoğunlukla ince kumaşlardan yapılır. Kumaşlar genellikle desenli olur. Düz olanların çoğunda el işlemeleri yapılmıştır. Bluzlarda çeşitlilik çok olmasına karşın etek ve şalvarlar genelde aynıdır.

Şalvarlar 
Afyonkarahisar giyiminde şalvarlar en önemli yeri alır. Şalvarların değişik çeşitlerini biçki bakımından dört tipte toplamak mümkündür. Paçalı, paçasız, yarı açık ve erkek pantolonları gibi tamamıyla açık olmak üzere paçasızlar muhtelif enlerde kumaşların birbirine dikilmesiyle bir torba şeklinde olur. Bunların içinde ayak bileklerinden bir insan omzuna kadar uzun ve iki insan eninde olanlarına rastlanır. Bir uçkurluğu vardır. Bele bağlandığı zaman meydana gelen döküntüler önden veya yanlardan kaldırılarak bele sokulur ve böylelikle meydana gelen şalvara ayrı bir hava verir. Aynı zamanda tam boya göre uydurulmuş olur.
İkinci tip şalvarlar belden ayak bileklerine kadardır. Daha az kumaş kullanılır ve bazılarında ayaklar şalvar içinde kalır görünmez.

Cepkenler
Başlıcaları: Fermana, fermene, salta, hırka, yelektir. Yelekler kolsuz olur ve çoğunlukla entarilerin içinden görünecek şekilde giyilir. Bazı yerler de geniş kollu gömlekler üstüne giyilir. Diğerleri kolludur. Entari veya şalvar üstüne giyilir. Çuha, atlas, mantin, kadife gibi düz ve kalın kumaşlardan dikilir ve üzerleri sırma işleri ile süslenir. Hırkalar bazı bölgelerde şalvarların yapıldığı kumaşlardan yapılarak ikisi bir takım gibi sayılır.

Gerdan - Göğüs ve Bel Süsleri 
Afyonkarahisar kadınının çok önem verdiği ve düğünlerde, gezilerde, bayramlarda ve aile toplantılarında kendisini belirtecek, değer yargısı yaptığı konuların başında takı adını verdiğimiz ziynet eşyasıyla kendini gösterir diyebiliriz. Boyunlar, inci, altın zincir, top altın, kıymetli taş ve bronz kolyelerle süslenir. Göğüslere “beşibir yerde” ve her tür yüzük çeşidini görmek mümkündür. Oyma ağaç, takıların yanı sıra boncuklarında gençlerde süs eşyası olarak kullanıldığı görülür.

MÜZİK KÜLTÜRÜ


Türkü
“Karakoyun, Yaşar, Serenler, Karahisar Kalesi” meşhur Afyonkarahisar türküleridir. Hemen hemen bütün türkülerimizin bir hikâyesi vardır.

Karakoyun Türküsü

Bir yörük çobanı, Sandıklı’nın Kumalar Dağı’nda sürüsünü güderken beş hırsız gelerek Çobanın elini, kolunu bağlarlar ve sürüyü toplayıp kaçırmak isterler. Fakat sürüyü bir türlü yürütemezler. Buna sinirlenen hırsızlar Çobanı sıkıştırmaya ve işkenceye başlarlar. Çoban da “Benim sürüm kavalsız kalkmaz. Ellerimizi ve kollarımı çözün, sürüyü yürüteyim.” der. Hırsızlar çobanın bu teklifini kabul ederek elini kolunu çözerler. Çoban, kavalını çalar çalmaz sürü hemen yürümeye başlar. Ta uzaklardaki çadırda kaval sesini duyan yörük beyinin kızı, sürüye hırsız geldi diye telâşla bağırmaya başlar. Yörükler hayret ve telâşla toplanarak kaval sesi gelen yere koşuşurlar. Karşıdan yörüklerin üstlerine doğru geldiğini gören hırsızlar sürüyü bırakarak kaçarlar. Bu olay oba içinde hayret uyandırır. Kızın kaval sesinden çıkardığı anlam, birçok dedikodulara da yol açar. Kızla çobanın seviştikleri sonucuna varılır. Obanın dedikoduları ve kızının adının çekiştirilmesine üzülen Yörük Beyi, birgün çoban, kaval çalarken “Kavalın sesi keskin, kızı bununla mı ayarttın.” der. Çoban da “Ben koyunlarımı bile bununla idare ederim. Susamış sürülerimi suyun başında bekletirim.” deyince; ihtiyar Yörük de, “Ben koyunlara üç gün tuz yedireyim de sen sürüyü suyun başında tut bakalım.” der. Çoban buna razı olur. Fakat bütün sürünün itaatından emin olan çoban, bir tek karakoyundan korkmakta ve şüphelenmektedir. Sürüye üç gün hiç su vermeden tuz yalattıktan sonra, dereden akan suya salıverir. Çoban da kavalını çalmaya başlar. Tam koyunlar suyun başına vardıklarında kavalın ahengi değişir. Bütün sürü olduğu gibi yerinde başları yukarıya doğru beklerler. Yalnız karakoyun aşağıya, suya varır. Suyun sahibi ihtiyar Yörük ve bütün oba halkı onu görünce şaşarlar ve birbirlerinin yüzüne bakarlar.

O sırada Yörük Bey’i çobana “Aşk olsun, fakat karakoyun neden haşarıdır?” diye sorar. Çoban, “Birgün ablama süt sağarken sağdırmak istemedi de elimle onun başına vurmuştum!” deyince, Yörük Beyi “Kızı hakettin ve güveyim oldun.” der.”

Fakat bu olaylar sırasında karokuyunun kuzusu ölmüştür. Çoban, kuzusunun sesini, anasına verilen tuzdan bilir. Bu ölüme sebep olduğu için içine dert, acı çöker. Acısını ve üzüntüsünü ifade etmek için de bu türküyü yakar.

Koyunum seni yaylalara çekeyim
Kınalı taşlara tuzlar dökeyim
Kuzun öldüyse sana kuzu yakayım
Ablam sağsın ben karşıdan bakayım

Karakoyun koyunların benidir
Akkuzu ile yüreğim yağıdır
Yerimi sorarsan Kumalar Dağı’dır
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Koyun seni yaylalarda güdeyim
Seni alıp da elimle yedeyim
Kuzun öldü ben Allah’a nedeyim
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Korkar oldun şu dağların kurdundan
Koyun geldi kuzu gelmez ardından
Ben de bıktım bu ananın derdinden
Ağlama koyun ağlama, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Ben koyunu güttüm güttüm getirdim
Ablam sağdı karşısında oturdum
Nerde kaldı, nerelerde yitirdim
Ağlama koyun ağlama, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Karakoyun sana çanlar
Takayım da ben keyfime bakayım
Senin için dağı taşı yıkayım
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Koyunum sana üç gün tuzlar yedirdi, m
Yedirdim çiğerini ağrılarla bitirdim
Seni aldım pınarbaşına getirdim
İçme koyun içme dön geri
Şimdi sözünü tutmanın yeri

Halk Müziği Sazları

Afyonkarahisar’da geleneksel halk müziğinde kullanılan sazlar davul-zurna, klarnet, kabak kemençe, saz, def ve tahta kaşıktır. Düğünlerde genelde kadın eğlencelerinde bekçi kadınların çaldığı “delbek” adı verilen bir çeşit def kullanılır.

Bu sazların diğer bölgelerdeki sazlardan pek büyük farkı görülmemektedir.

GELENEKSEL EL SANATLARI

Keçecilik: Eskiden insan gücü ile hamamda pişirilerek yapılan keçe, bugün makinalarda pişirilerek yapılmaktadır. Yapılan keçeye, yapan ve yaptıran kişilerin adları yazılmakta, keçelerin üzerine mavi, kırmızı, yeşil renklerden oluşan motif ve şekiller işlenmektedir. Demiryolu, göbek, yıldız, tavan, ay yıldız Afyon keçelerinin üzerine işlenen motiflerden bazılarıdır. Keçe çeşitlerinin bazıları şunlardır: Kepenek, nakışlı keçe, bebe keçesi, belleme, fes, mevlevi zikkesi, yelek, at keçesi, seccade. Geçim kaynağı keçecilik olan keçelerini eski usül ile yapan keçeci esnafı bu mesleğini “Keçeciler Çarşısı’nda sürdürmektedir.

Koşumculuk:Afyon’un kökü çok eskilere dayanan el sanatlarından biridir. Atların arabaya koşulması için gerekli olan amut, paldım, dizgin, şeker, ok kayışı, sırım gibi deri ürünlerinin yapımı ile uğraşan bir el sanatı dalıdır. Afyon’daki koşumcular, kasaplardan aldıkları manda(camız) derilerini şapladıktan sonra, kayış haline getirmekte ve daha sonra koşum eşyalarını yapmaktadır. Koşumların üzerine dökümden yapılmış saçak ve püsküller süs için konulmaktadır. Koşumculuğa olan ilgi bugün yok denecek kadar azdır.

At Arabacılığı:Koşumculuğa paralel olarak gelişmiş el sanatıdır. Şehirdeki çeşitli atölyelerden son derece sağlam ve özenle boyanarak, manzara resimleriyle süslü arabaları yapılmaktadır. Çevre illerde satışı yapılan at arabaları, yaylı tatar arabası, fayton olmak üzere çeşitli biçimlerde üretilmektedir. Yaylı arabalar genellikle tek atlı olarak yapılmakta ve tekerleklerine lastik kaplanmaktadır. Arabanın önünde ve arkasında sarsıntıyı önlemek amacıyla yaylar bulunmaktadır. Yaylı arabanın üzerine yapan kişinin adının yazılması gelenektir. Tatar arabası çift atlı olarak yapılır. Kasa dingil üzerine oturur ve tekerlekleri demirle kaplıdır. Bu yüzden çok sarsıcıdırlar. Faytonlar ise geçmiş zamanların lüks taşıt araçları olduğundan, alabildiğine süslü, ince, zarif ve hafiftirler. Çift atlıdır. Üzerine körüklü bir kaplama ile dilendiğinde açılabilecek bir şekilde yapılır. Boyadan başka pirinç çakma düğmelerle de süsleme zenginleştirilir.

Demircilik ve Bakırcılık:Eskiden çok önemli olmalarına rağmen bugün özelliklerini yitirmiş olan el sanatıdır. Endüstrileşme bu iki el sanatını büyük ölçüde etkilemiştir. Afyon’daki demirciler başlıca gecenez kapı zinciri, toka, fırdöndü, kaşağı, kullap, frank ve törpüsü, gem, hıltar, düğme gibi pek çok eşya yaparlar. Bakırcılarında üzerinde en çok çalıştığı eşyalar güğüm, kazan, tabak, tencere gibi çeşitlidir.

Yemencilik:Afyon yemenilerinin en büyük özelliği, kısa ve uzun yüzlü olarak dikilmesi, dikilip içinin dışına çevrilmesi ve kıyısından çevrilmesidir. (Dikilmesidir) İyi yapılmış yemen normal koşullarda yaz kış iki yıl giyilebilmektedir.

Kilimcilik:Emirdağ köylerinde kilim ve zilinin yanı sıra çuval, gelin harharı, seccade, terki heybesi, yastık, cicim gibi eşyalar dokunmaktadır. Bu dokumalarda kullanılan motiflere verilen benzetme adlar ve belirli anlatıma dayalı kompozisyonlar adeta kilimlerin dilidir. Gelin parmağı, kız farı, kız yanağı, turna katrı, seher kuşlu, kirli yanışlı, koç boynuzu, aman kız, eli belinde, yıldız, zülüf, yaryare küstü, çapraz Emirdağ kilimlerinde kullanılan bazı motiflerin adlarıdır. Dokunan kilim ve benzeri eşyaların yünleri yine Türkmen kadınlarınca eğrilir ve kök boya ile boyanır. Basit tezgahlarda dokunan Türkmen Kilimleri benzersiz el sanatı ürünleri arasındadır. Son yıllarda kök boya ile üretime başlayan Afyon-Bayat-Dinar-Sincanlı-Hocalar İlçeleri Sosyal Yardımlaşma Kurumları ve Afyon Kocatepe Üniversitesi Emirdağ Meslek Yüksek Okulu Halı-Kilim Bölümü talebi karşılamada zorluk çekmektedir. Bilhassa Bayat ilçesinde dokunan kilimlerin ünü yurt dışına uzanmıştır.

Hasır ve Boyra Örücülüğü:İlçemiz Yakasinek kasabası ve Taşköprü’de bazı yaşlı kişilerce hasır ve boyra örücülüğü yapılmaktadır.Hasır, daha çok Akşehir ve Eber göllerinde yetişen Kındıra adı verilen bir çeşit su bitkisinin işlenerek basit tezgahlarda dokunması ile halı ve kilim altlarına serilerek kullanılır. Boyra(kamış hasırı) Akşehir ve Eber göllerinde yetişen kamışın işlenmesinden sonra tezgahında örülerek, ahşap evlerin tavan kısımlarında üzerine atılacak talaş ve toprakların içlerine sızmasını önlemek için kullanıldığı gibi çeşitli yerlerde dekorasyon ve kamufle malzemesi olarak da kullanılmaktadır. Ancak, gelişen teknolojik yenilikler yukarıda anlattığımız hasır ve boyraya karşı olan ilginin azalmasına sebep olmuştur.

Mermercilik:Mermerler klasik billurlardan oluşmuş taşlardır. Bunlar kalkerlerin ve bazende dalomitik sıcaklı ve basınç etkisiyle değişikliğe(metamorfizm) uğraması sonunda meydana gelmişlerdir. Mermerlerin bileşimi kalsiyum karbonat ve pek azda kalsiyum ve magnezyum karbonattır.

Tarihi çok eskilere M.Ö.313 yılına rastlayan mermer ocakları Afyon’a 25 km. uzaklıkta bulunan İscehisar ilçesinde yoğunluk kazanmıştır. Miladi tarihlerde kullanılan bu mermer ocakları hala işletilmektedir. Eskiden ilkel metotlarla parçalanan taşlar, bugün modern araçlarla (elmas tellerle) kesilerek bloklar halinde çıkarılarak zaiyat önlenmiştir.

Antik çağlarda da çıkartılan mermerlerin; karayolu ile Efes antik kentine, oradan da gemiler ile Roma’ya taşındığı; Vatikan ve Roma’da bir çok yapıda kullanıldığı ve bu mermerlerin İscehisar’dan gittiği belgelenmiştir.

Mermercilik son yıllarda farkına varılmaya çalışılan, gelişen ülkemizde kullanım alışkanlığı ve yaygınlığı artan konumdadır.

Türk mermerinin içte ve dışta tanınmasıyla mimaride estetik ve tabi malzeme olarak kıymeti kavranmıştır. Turistik tesislerde çevre tanzimi, şehirlerde peyzaj mimari, anıt ve süslemecilikte kullanımıyla estetik kazandırmaktadır. Mermer yekpare kullanıldığı gibi bakır, alüminyum, metal, ahşap, çini, mozaik ve çelikle kullanımı sonucunda değişik şekilde de kullanıldığı yere otantik görünüş sağlamaktadır. Turizm sanayini etkilemekte ve aynı paralelde gelişmektedir.

Hediyelik eşya ve el sanatlarında ocak, lavabo, mutfak tezgahı, masa ve masa üstü sehpa(yuvarlak, oval, elips, dikdörtgen, kare asimetrik) , süs ve büro malzemesi, satranç takımı, abajur, aplik, avize, saksı, vazo, metalli ve metalsiz sigara küllüğü, şekerlik, fincan, likör takımı, çerçeveler, kurnalar ve daha çok çeşitli eşyalar üstün kabiliyetli ustalar eliyle şaheserler yapılmaktadır.

Afyon mermerinin tane çapları, damarları ve görünüşleri de yer yer değişiktir. Bu farklara göre taşlara beyaz, pamuk beyaz, beyaz sarı, pembe sarı, gri, menekşe, kaplanpostu, güvercin göğsü ve gök mermer gibi adlar verilmiştir. Bunlar arsında en çok işlenen cinsler Afyon kremi, Afyon sarısı, Afyon sumakisi, Afyon dumankiri, Afyon bulgurlusu ve kaplan postu çeşitleridir. Bacasız sanayi olarak adlandırılan mermer işlemeciliği her geçen gün gelişmekte, mermer sanayii dallarına bilinçli bir şekilde yatırım yapılmakta ve artık beyaz altının değeri daha iyi anlaşılmaktadır.

Halıcılık:Seccade, yastık, heybe, torba, Kur’anlık gibi eşyalar dokunmaktadır. Son yıllarda kooperatifçiler ve Sümerbank aracılığı ile Isparta tipi halı dokumacılığı gelişmiştir. Halkın dokuduğu halılarda kilim motifleri hakimdir. Ticari amaçlı halılar ise halıcıların verdikleri desenle işlenmektedir. Dazkırı, Dinar, Sandıklı ve Şuhut ilçelerinde halıcılık bir aile ekonomisi haline gelmiş, gelir kaynağı olmuştur. Dazkırı bölgesinde özel sektöre ait yapağıdan başlayarak, halı dokunması dahil tüm evleri otantik ortam içinde gösteren halı satış reyonları turistlerin büyük ilgisini çekmektedir.

Örgücülük:İnsanların koyun yününü en ilkel biçimde kullandıkları çalışma alanı olan örgücülük de Afyon’da yaygın el sanatlarından biridir. Koyun yününü kirman, tarak, şiş, iğ gibi basit araçlar kullanılarak çorap, eldiven, kazak, içlik gibi eşyalar haline getirilir. Örülecek erkek çorabı olduğu zaman çoğunlukla düz örgü yada kendinden motifli örgü çeşitleri kullanılır. Çoraplar diz yüksekliğinde örülür. Kadın çorapları ise nakışlı olur. Renk renk motifler ve nakışlar zengin ve güzeldir. Çoraplar beş şişle örülür.

Dantel ve Oyalar: Kadınların boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla yaptıkları, süslemeye yönelik el sanatı ürünleridir. Danteller beyaz veya krem ip kullanılarak örülür. Motifler halinde tek tek örülüp birleştirilen veya bir bütün olarak örülen danteller, çarşaf, yastık, sandık örtüsü gibi eşyaların kenarlarına geçirildiği gibi, su takımı, oda takımı, sehpa örtüsü, karyola takımı, masa örtüsü olarak da yapılmaktadır. Bamyalar, yelpaze, örümcek, laleler, demiryolu, kaz bacağı, elti eltiye küstü, kaynana yumruğu, dantellerde kullanılan sayısız örneklerden bazılarıdır.

Oyalar; tığ, iğne, mekik, firkete gibi araçlarla örülür. Çok gösterişlidir. Renkli ipliklerle bazıları boncuklar ve pullar kullanılarak yapılan oyalar, tülbent ve yazma kenarlarına geçirilir. Oyalarda kullanılan örneklerden bazılarının adları şöyledir. Sarhoş bacağı, bülüç gözleri, karanfil, bademler, ortancalı, günlük oya, pul oya gibi.

Danteller ve oyalar kızların vazgeçilmez çeyiz eşyalarındandır. Afyon’da kız çocuklarının çeyizleri beşikteyken hazırlanmaya başlanır.