5 Ocak 2016 Salı

Aksaray Mutfağı


Aksaray’da hububatın geniş bir alana yayılmış olması ile bundan mamul yiyecekler, hayvancılığın gelişmiş olması dolayısıyla da et ve süt mamulleri, ayrıca bağ ve bahçelerden elde edilen sebze ve meyvelerle de mutfak için oldukça zengin malzemeler elde edilmektedir.

Yufka: Yılın belirli aylarında ve yer yer her gün yapıldığı da olur. Uzun süreli yapılan ekmekler için, ölçeği testi olarak bilinen çok testili hamurlar yoğrulur. Ailenin erkekleri, hamurları üzeri temiz bir bezle örtülü olduğu halde çiğnerler. Yoğrulan hamurlar beze denilen küçük parçalara ayrılır. Bunlar düzgün ekmek tahtaları üzerinde, ince, uzun oklavalarla çok ince bir şekilde açılır ve ateş üzerinde bir sacta pişirilir. Pişirme sırasında ekmeğin yanmaması için (pişirgeç) kullanılır.

Sepe: Küçük ölçüde açılarak pişirilen yufkadır.

Sıkma: Şepeden biraz büyükçe açılan ve içine tereyağı, taze çökelek veya peynir konarak meydana getirilen dürümdür.

Çörek: Hamurun mayalanarak, geniş kaplar içinde köy fırınlarında pişirilmesiyle yapılır.

Mayalı: Yine hamurun mayalanmasıyla küçük bazılar yapılır. Bu bazılar 1-1.5 cm. kalınlığında açılarak saç üzerinde pişirilir.

Erişte: Yufka hamur ince uzun bir şekilde kesilerek güneşte kurutulur. Daha sonra kavrulur ve makarna yerine kullanılır.

Kuskus Pilavı: Yumurta ile un bir kap içerisinde karıştırılır. Daha sonra saçma büyüklüğünde küçük parçalar halinde kurutulur.

Dolma Mantı: Hamur yufka gibi açılır. Baklava dilimi biçiminde büyükçe kesilir. Hazırlanan kıymalı iç içerisine konduktan sonra katlanır. Suda haşlanarak suyu süzülür. Altına sarımsaklı yoğurt, üzerine özel yapılan zer dökülür.

Katıklı Aş: Bir çeşit yaz yemeğidir. Torbada süzülmüş yoğurt, soğuk bulgur pilavı ile karıştırılarak çorba gibi içilir.

Pelte: İnce un ve pekmez belirli bir kıvama kadar kaynatılarak pişirilir. Sonra üzerine tereyağı dökülür.

Soğanlama: Soğan doğranır, yağ, kıyma ve salça ile ya da domatesle kavrulur.

Tarhana Çorbası: Ekşi yoğurt, aşlık, un kaynatıldıktan sonra belirli bir kıvam alır. Bu kıvama yuvarlak ve yassı şekil verilir ve sonra kurutulur. Artık tarhana elde edilmiş olur. Bunu pişirmek için ise bir akşam önce ılık suda bekletilerek kabartılır. Daha sonra suyla pişirilerek üzerine nane ve yağ dökülür.

Sarığı Burma (Katmer): İnce un, yumurta ve yoğurt iyice yoğrulur. İnce yufkalar halinde açılır ve hamur bir sini veya büyükçe bir tepsi üzerinde katmerli bir biçimde dıştan içe doğru yerleştirilir. Üzerine yağ ilave edilerek kızartılır. Soğuduktan sonra kestirme dökülür.

Höşmerim: Genellikle köylülerin yaylada oldukları zaman yapılır. Tereyağ eritilir, içerisine un atılarak ateş üzerinde, un tanecikler haline gelinceye kadar bir müddet karıştırılır ve soğumadan yenir.

Sac Böreği: Şepe halinde açılan hamur, içerisine kıyma, yumurta peynir, sebze konarak ortadan ikiye katlanır. Sac üzerinde pişirildikten sonra yağlanarak yenir.

Bamya Çorbası: Malzemeleri: 250 gr. bamya, 200 gr. et, 1 adet soğan, 1 domates, 1 yemek kaşığı salça, 1 limon.
Hazırlanışı: Bamya sıcak suda 15 dakika kaynatılarak, limon tuzlu su ile haşlanır. Tencere içine yağ ile bir adet soğan ve et ilave edilerek soğan kızarıncaya kadar pişirilir. Rendelenmiş domates ile bir kaşık salça ilave edilerek yemek kaynamaya bırakılır, limon ilave edilir. Hazırlanan bamya yemeğe ilave edilerek servis yapılır.

Yoğurt Çorbası: Hazırlanışı: Yoğurt, su ile karıştırılarak içine pirinç ilave edilir, ocakta kısık ateşte belirli bir kıvama gelinceye kadar pişirilir. Ayrıca bir kapta tereyağı kızarıncaya kadar ısıtılır. Yağ et suyu ve kırmızı biber ilave edilir sos halinde çorba üzerine dökülür. Sıcak servis yapılır.

Arabaşı: Malzemeleri: 1 litre su, 3 kahve fincanı un, 100 gram tereyağı ve tuz.
Hazırlanışı: 1 litre su, 3 kahve fincanı un, 100 gram tereyağı ve tuz iyice karıştırılır. Sonra ocakta kaynamaya bırakılır. Kaynayan lapa yayvan bir tepsi içine 3 cm. kalınlıkta olacak şekilde düzgünce yayılır. Baklava dilimi şeklinde kesilerek soğutulur Haşlanmış tavuk veya hindi göğsü, tereyağlı bir kahve fincanı un ile beraber kavrulur. Kaynatılmış 1 litre tavuk suyu içine yapılan sos ilave edilir. Soğutulmuş un lapası kaşıkla alınır, soslu tavuk suyuna batırılarak servis yapılır.

Kalburbastı: Hazırlanışı: 1 su bardağı sıvı yağ, margarin ve yoğurt, yeterince un karıştırılır, mayalanır. Yapılan hamur kulak memesi büyüklüğünde hazırlanır, rende ile tel süzgeçten geçirilir, üzerine rendelenmiş ceviz konularak kapatılır. Kapatılan kısım alta gelecek şekilde tepsiye dizilir, kısık ateşte veya fırında pişirilir. Yapılan tatlı için hazırlanan şerbet tatlının üzerine dökülerek servis yapılır.

Kaygana: Malzemeleri: 6 yumurta porselen kapta çırpılır. Hazırlanan un ilave edilir, tekrar çırpılır. Tavada hazırlanan yağ hafif kızarınca hazırlanan yumurta un karışımı malzeme yağ üzerine ilave edilerek kısık ateşte çevrilerek pişirilir. Servis yapılır.

Çiğleme: Malzemeleri: 500 gr. un, 2 bardak su, 250 gr. taze kaymak ve tuz.
Hazırlanışı: Hazırlanan un ile su hamur haline getirilir. 15 dakika dinlenen hamur merdane ile küçük yuvarlak şeklinde açılır. Arasında bir tatlı kaşığı kaymak ilave edilip kapatılır. Teflon tavada kısık ateşte çevrilerek pişirilir. Tekrar üzerine kaymak ilave edilerek servis yapılır.

Aksaray Ihlara Vadisi


Aksaray İli, Güzelyurt İlçesi, Ihlara Kasabası’nda ve Hasan Dağı’nın Kuzeydoğusundadır. Aksaray’a 40 km, Güzelyurt ise 7 km mesafededir. Rüzgarın esip esipte arada dinlendiği, Melendiz suyunun ise derin ve sessiz dik yamaçlı bir vadinin ortasından akarak, “Dönerek Akan Suyun Halkı”na “Peristrama” adını verdiği Ihlara Vadisi, İlk Hristiyanların vadi yamaçlarında oluşan tüfleri oyarak, kilise ve manastır yaptıkları mekanlar, Melendiz Nehrinin sularıyla bütünleşerek doğa harikası oluştururlar. Bu doğal güzellikleri Vadiye gelen ziyaretçilerin iniş ve çıkışlarını sağlayan toplam 382 basamaktan oluşan merdiven bulunmaktadır.

Eski adı “PERİSTREMMA” olan 14 km. uzunluğundaki Ihlara Vadisi’ni, Melendiz Çayı (Potamus, Kapadukus–Kappadokya Irmağı), baştan başa kat etmektedir. Irmak, Ihlara Kasabası’ndan başlayarak, yer yer kanyonu 100–120m derinlikte yararak, Kuzeybatı istikametinde Selime Kasabası, Yaprakhisar ve Belisırma Köyleri’nin ve Ziga Kaplıcası’nın bulunduğu geniş vadiye ve oradan Tuz Gölüne yönelir.

Ihlara Vadisi bir yerleşim yeri olmaktan çok bir dini merkez olarak ön plana çıkmıştır.

Dönemin din anlayışını tasvirleriyle ve mimarisiyle canlandıran, freskli veya fresksiz tek ve çift nefli kapalı veya açık Yunan haç planlı ve de şapel biçimli kayaya oyulmuş çok sayıda kilise, vadinin dik yamaçlarında sağlı sollu yer alarak ortadan akan Melendiz Çayı'nın sularıyla bütünleşmektedir.

Ihlara Vadisi’nin doğal oluşumu, korunaklı yapısı, burayı Hıristiyan dininin önemli merkezlerinden biri haline getirmiştir. 4. yüzyıldan itibaren önemli bir manastır merkezi haline gelen Ihlara Vadisi’nde, yapıldığı döneminin resim sanatı özelliklerini barındıran pek çok kilise bulunmaktadır. Vadide yer alan, banisi (yaptıranı) belli olan kiliseler, bilim dünyası için ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü vadide yer alan kiliselerin kesin tarihlendirilmesi oldukça güçtür. Kapalı Yunan Haçı ve serbest haç planlı, tek ve çift nefli kaya oyma kiliseler, Vadinin dik yamaçlarında sağlı sollu yer alarak, ortadan akan Melendiz nehrinin sularıyla bütünleşir. Vadi, doğal yapısı itibarıyla, IV. yüzyıldan itibaren keşişler ve rahipler tarafından çok uygun bir inziva yeri olarak kullanılmıştır. Hıristiyan dini, farklı dilleri konuşan insanlar arasında yayılmaya başlamıştır. Okuma yazma oranının düşük olması, Latinceyi az kişinin bilmesi, dinin yayılmasını zorlaştırmıştır. Bu nedenle dini yaymak için kiliselerde, İsa’nın hayatı, İncil’deki konular, din büyükleri ve onlarla ilgili olaylar resimlerle anlatılmaya başlanmıştır.

Vadi de yer alan freskli kiliselerde (Sümbüllü, Yılanlı, Kokar, Ağaçaltı, Pürenliseki, Eğritaş, Kırkdamaltı, Bahattin Samanlığı gibi) İsa’nın Doğumu, Meryem’e Müjde, Ziyaret, Mısır’a Kaçış, Son Akşam Yemeği gibi sahneleri görmek mümkündür. Vadide yer alan Selime Kasabası ve Yaprakhisar Köyü’nde de önemli kiliseler bulunmaktadır. Selime Kalesi, Derviş Akın Kilisesi, Doğan Yuvası Kilisesi gibi. Ihlara Vadisi, Aksaray’ın yerli ve yabancı turist çeken en önemli doğal ve tarihi yerleşimidir.

Aksaray Hasan Dağı


Yüksekliği: 3268m.
Tipi: Volkanik.
Bulunduğu il: Aksaray, Niğde .
Çıkış Yolları: Karkın, Helvadere, Yukarıdikmen, Taşpınar, Uluören.
7626 km2'lik yüzölçümünde 6 ilçe (Ağaçören, Eskil, Gülağaç, Güzelyurt, Ortaköy, Sarıyahşi) ile 191 köy ve kasabası bulunan Aksaray İli'nin 30km. kadar G.G.D. yönünde simetrik bir huni şeklinde yükselen, sönmüş bir volkan dağı olan Hasan Dağı; ismini, târihte o yörede yaşamış bir evliyâ olan Hasan Dede'nin ölümünden sonra mezarının bu dağın zirvesine konmasıyla almıştır. İç Anadolu bölgesinin en görkemli dağlarından biri olarak kabûl edilmesi, çevresinde ondan daha büyük dağların bulunmamasından kaynaklanır. Zirvedeki krater çukuru dağa uzaktan bakıldığında dâhi çok net bir şekilde görülebilmektedir. Nem oranı düşük ve açık havalarda, Konya şehir merkezi çevresindeki dağlardan da görülebilir. Toplam büyüklüğü 1500 km2'yi geçen Tuz Gölü'nün yanında yükselerek 3000m.lik manzarası ile açık olan batı yönünde, akşam saatlerinde kırmızı ışığın tonlarında çok güzel görüntülere imkân verir. Hasan Dağı eteklerinde alt ve üst kısım hâlinde meşe, orta kısım ise bir kuşak hâlinde dağ kavağı ağaçları görülür. Çevrenin tabiî bitki örtüsü bozkır bitkileridir. İklim; kışları soğuk ve sert, yazları ise yağaış azlığı sebebiyle kuraktır.
Eski ismi Harlıdere, târihte ise Nora olarak isimlendirilmiş olan Helvadere'den dağ evine giden yol, veya inşaat hâlindeki astım hastanesine ve yaylaya gidilen toprak yoldan dağa doğru sapılarak taşlıklı geniş bir patika ile vâdi içindeki kamp alanına varılabilir. Vâdinin her iki yanı da kuraktır ve gri rengiyle çok uzak mesâfelerden bile seçilebilir. Kamp alanının bulunduğu vâdinin devamında, bacalar olarak isimlendirilen mevkiinin 150m.kadar ilerisinde vâdi tabanı seviyesinde en kurak mevsimlerde dâhi su bulmak mümkündür. Zirvesine ulaşmak için pek çok yol vardır. Herhangi bir teknik tırmanış zorluğuyla karşılaşılmaksızın iyi bir tempo ile rahat bir rotadan günübirlik olarak dâhi zirveye ulaşmak mümkündür. En kolay yol, dağın doğu yamacındaki çarşak saha tarafından gerçekleştirilir. Karsız mevsimlerde iniş, zaman zaman tehlikeli olabilir. Dağ sâdece Yılankar rotası ile, bugüne kadar bilinen 4 kişinin hayâtını kaybetmesine sebep olmuştur. Dik kayalık kısımlardan günün belirli saatlerinde taş düşmeleri de görülebilir. Kış mevsiminde zeminin karla örtülmesi ile birlikte dik ve uzun yamaçların rüzgâra açık olan kısımları kimi zaman buz hâlini alabilir. Bu ihtimâller göz önünde bulundurarak krampon ve buz kazması alınmalıdır. Karşılaşılabilecek bir diğer sorun ise yükseklikten meydana gelebilecek muhtemel dağ hastalıkları olabilir. Ancak bunlar baş ağrısı ve mîde bulantısından farklı şeyler olmayacaktır. Zirve çanağı (veya krater ağzı olarak da isimlendirilir) çok eski tarihlerde bir göle sahip olsa da günümüzde kurak bir çukurdur. Zirve, krater çukurunun güney yönünde yükselir ve birkaç adım kenarında 5 çadır sığabilecek büyüklükte kamp alanları vardır. Açık havalarda; zirveden Melendiz, Erciyes, Aladağlar, Bolkarlar ve Karacadağ rahat bir şekilde görülebilir.
Hasandağı dağcılık ve kış sporları yapmaya elverişlidir. Halen yerli ve yabancı dağcı gruplarının rağbet ettiği Hasandağı'nda. Klimatizm, orman içi dinlenme alanı ve yaylacılık ile dağ bisikleti, atlı tur gezintileri ve doğa yürüyüşü yapılmaktadır.

Aksaray Krater Gölü (Acı Göl)


Krater gölü (Acıgöl )Aksaray İli ve Niğde ili sınırları içerisindedir. M.T.A tarafından açılan 4 adet sıcak su sondaj kuyusunda 65 derece sıcaklıkta 110 litre/sn lik sıcak su temin edilmiştir. Bu miktardaki sıcak su aynı anda 50.000 kişiye kaplıca hizmeti verecektir. Krater Gölü (Acı Göl) Turizm Merkezi ilan edilmiş olup, burada 21 parselde 2 GTA, 12 TTA, 3 Ticari Alan, 3 Kültür-Sanat Donatı alanı, 1 Teknik Altyapı alanı belirlenmiştir.

Bölgede özel sektör tarafından 500 yataklı bir tatil köyü projelendirilmiş olup, yatırım çalışmalarına başlanmıştır. Sıcak su kuyusu açılması için gerekli izinler yatırımcı tarafından alınmış olup 700 m derinliğinde sıcak su kuyusu açılarak 70 ºC sıcaklığında su elde edilmiştir.

Aksaray İli, Gülağaç İlçesi bağlı Sofular Kasabası yakınlarında bulunan ve eski adı Acıgöl olan, Krater gölü ve çevresi sağlık turizmi açısından önemli bir potansiyele sahiptir.

Krater gölü (Acıgöl ) bölgesinden çok amaçlı yararlanmak mümkündür. Sıcak su kaynağından kaplıca, Kükürtlü su kaynağından içmece ve gölün sularında ise balıkçılık yapılarak yararlanılabilir.

Bu bölgede genel karakteri itibariyle Kapadokya bölgesi'nin bir uzantısıdır. Ihlara-Derinkuyu Vadisi'nin devamı görünümünde olup, yakınında yer alan Sofular vadisi içerisinde kayaya oyma mekanlar, kiliseler vadi boyunca devam ederek Nar köye kadar ulaşır. Geç Bizans Devri Sanatı'nın özelliklerini taşıyan kiliseleri ise M.S. 10-12. yüzyıllar arasına tarihlemek mümkündür.
Yöredeki peri bacalarının diğerleri gibi üç amaçla yapıldığı tahmin edilmektedir. 1. İkametgah, 2. Kilise, 3. Mezar.

Kiliseler büyük bir itina ile işlenmiş olup, dışına haç, kabartma olarak verilmiş, genellikle haç planlıdır.
Suyu kükürtlü olduğundan "Acıgöl" olarak anılan, günümüzde Krater Gölü olarak bilinen göl, Sofular Kasabasına yaklaşık 3 km. uzaklıktadır, etrafı dağlarla çevrilidir Acıgöl tipik krater gölü olup, çeşitli kaynaklardan beslenmektedir. Kaynaklarda toplanan sular gölün tabanından sızarak yaklaşık 3 km. batıdaki Bekârlar (Nazianzos) kasabasında yeniden ortaya çıkmaktadır. Etrafı yüksek dağlarla çevrili olup, oldukça çukurda kaldığı için kışın ılık bir havanın hakim olduğu ve kar tutmadığı yapılan incelemeerde ortaya çıkarılmıştır. Gölün takriben 2500 metrekarelik bir alanı kapladığı tahmin edilmektedir. Derinliği 65-70 m yi bulmaktadır.

AKSARAY ZİNCİRİYE MEDRESESİ


Aksaray İli, Merkez İlçe, Zincirli Mahallesinde “Zinciriye Medresesi” olarak bilinen Karamanoğullarından Yahşi Bey tarafından 14.yy. da yaptırılan bina içerisindedir. Mülkiyeti, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aittir. Müze Müdürlüğüne kira karşılığı tahsis edilmiştir.

Zinciriye Medresesi plan itibarıyla, kesme taş ve tuğla kullanılarak inşa edilmiş, dört eyvanlı, revaklı, üzeri tonoz ve kubbe ile örtülü 8 bölmeli, üstü açık avluludur. Giriş doğudaki Taç Kapıdan sağlanmaktadır. Bu kapı stalaktit ve mihrapçıklarla süslü, basık kemerlidir. Eyvanlar tonoz örtülü olup bitkisel ve geometrik motiflerle bezemelidir. Üstü açık avlunun etrafında revaklardan sonra tonoz örtülü, değişik büyüklükte 6 oda, batıdaki ana eyvanın Kuzey ve güneyinde ise üzeri kubbe ile kapatılmış 2 büyük oda mevcuttur.

20.yy başlarına kadar Medrese olarak işlevini sürdürmüş, 1940 yılından itibaren bir süre cezaevi olarak kullanılmıştır.

1969 yılından itibaren Müze olarak faaliyet gösteren Medrese, 1975 ve 1992- 93 yıllarında küçük çapta yapılan onarımlardan sonra 1997 yılında yeniden restorasyon geçirmiştir.

Medrese açık avlulu olup kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Dört eyvanlı, sekiz odalı plan şemasına sahiptir. Odalardan ikisi kubbe diğerleri beşik tonoz örtülüdür. Ana kapı doğu eyvanındadır. İki yanında mihrapçıklar yer almaktadır. Üzeri üçgen biçimli ve stalaktitlerle süslüdür.17.38x13.30 metre ölçülerinde olan avlunun üç tarafı revaklıdır. Revak 10 örme ayak üzerinde birbirine bağlanan 8kemerden meydana gelmiştir. Üzeri tuğla ile örülmüş beşik tonoz örtülüdür. Köşelere gelen kısımlarında küçük tuğla kubbeler yer almaktadır. Ana kapının karşısında yer alan batı eyvanı diğer eyvanlardan daha büyük ve zeminden 75 cm daha yüksektedir. Üzeri sivri beşik tonozla örtülmüştür. Eyvanda büyük bir kapı mevcuttur. Batı eyvanının güneyinde yer alan büyük oda kare planlı ve kubbe ile örtülüdür. Orijinali yıkılmış olan kubbe yeniden yapılmıştır. Tuğla ile örülmüş üzeri taş kaplanmıştır. Odanın kuzeyinde bulunan oda, kuzey duvarının 2.60 metre içeri çekilmesiyle daraltılmış ve üzeri elips kubbe ile örtülmüştür. Orijinal olan kubbe tuğla ile örülmüştür. Diğer odalar dikdörtgen planlı olup, üzerleri taş beşik tonoz ile örtülüdür. Giriş eyvanının yanlarında bulunan odalarda birer pencere mevcuttur.

Aksaray Yeraltı Şehirleri


İldeki yer altı şehirleri genellikle Güzelyurt ve Gülağaç ilçelerinde yoğunluk kazanmakla birlikte, gerek merkez ilçe ve gerekse Ortaköy’de de yer altı şehrine rastlamak mümkündür. Güzelyurt ilçe merkezi ve Manastır Vadisi’nde 3 adet açık yer altı şehri vardır. Gülağaç ilçesinde Saratlı Yer Altı Şehri ziyarete açılarak, aydınlatılmıştır.

Yer Altı Şehri

Aksaray İli, Güzelyurt İlçesi Manastır Vadisi girişinde yer alan Yeraltı şehri Bizans dönemi yapılarındandır. Giriş kısmında hayvan barınağı bulunur, yaklaşık 5x10= 50 m2 alanındadır. Yan duvarlarında kaya oyma yemlikler ve bağlama yerleri görülmektedir. Buradan başlayan tünel küçük bir mekana ulaşıyor. Üst kattaki diğer mekan ahırla merdiven irtibatladır. Ayrıca dışardan da girişi bulunur. Bu mekandan taş merdivenlerle çıkıldığında (merdiven sonunda kapak mevcut) üst kattaki gözetleme mekanına ulaşılır. Gözetleme mekanından yukarı doğru devam eden tünelde sürekli su akıntısı olması nedeniyle ilerlemek mümkün olmamıştır.

Kuluk Alinin Evi-Yer Altı Şehri

Aksaray İli, Güzelyurt İlçesi Manastır Vadisi girişinde yer alan Yeraltı şehri Bizans dönemi yapılarındandır.

Gezilebilir haliyle üç katlıdır. Bir kısmı kapalıdır. Girişte genişçe bir mekandan sonra 2. bir mekana geçilir. Burada tandır duvar nişleri ve mutfak yer alır. Mutfak (niş şeklinde) duvarlarında çeşitli kullanımlar için küçük nişçikler oluşturulmuştur. 2. mekandan aşağı kata asansör bir merdivenle iniliyor. Duvarlarında kücük nişler bulunuyor. Duvar dibinde derin bir su kuyusu görülmektedir. Ayrıca wc olabilecek yapıda bir nişte dikkat çekmektedir. Bu kattan yine bir alt kata daire planlı bir asansör merdivenle iniliyor. 60/100 kesitli bir tünelden devam edildiğinde dışarıya açılan bir kapıya ulaşılıyor. Yeraltı şehri giriş mekanının hemen solundaki üst kata çıkan merdivenler kapatılmış durumda(örülü). Giriş mekanında şıra havuzu ve toplama haznesi dikkati çekmektedir.

Gözyaşı Yer Altı Şehri

Aksaray İli, Güzelyurt İlçesi Gözkayası mevkiinde yer alan Yeraltı şehri Bizans dönemi yapılarındandır.
Yer altı şehri girişi iki türlü oluşmaktadır. 1- büyük kaya bloğu üzerinden kaya merdiven basamaklarıyla (açık merdiven şeklinde) 2- zeminden düz bir giriş girişin son kısım basamakları yıkılmış durumdadır. Zemin girişi ise çeşitli kaya kopmaları sebebiyle tam olarak çözülememiştir. Yeraltı şehri 20 metre derinliktedir. sol koldan devam eden tünel koridor girişi görülmüştür. 20 metre uzunlukta 2,5 metre genişlikte ve 3 metre yükseklikteki eğimli koridorda zeminin kaygan ve çok dik olması nedeniyle ilerlemek mümkün olmamıştır.

Belediye yetkilileri burada temizlik çalışmaları yapıldığını ve 45 metrelik bir kısmının temizlendiğini belirtmişlerdir. Göz kayasının en üstünde bir yel değirmeni olduğu da söyleniyor. Tepede satıhta düzgün harabe halinde dağınık taşlara rastlanılmıştır.

Saratlı Yer Altı Şehri

Aksaray İli, Gülağaç ilçesi Saratlı Kasabası Aksaray İline 25 km uzaklıkta olup Aksaray-Nevşehir Karayolundan 2-3 km içeridedir.

Yer altı şehri Kasabanın güney tarafında yer almaktadır. Giriş güney taraftan yapılmaktadır. Bu girişlerin bazılarında yaklaşık birbirine yakın ölçülerde 1,5 mt. çapında yuvarlak tırhaz taşları kullanılmıştır. Bunlardan bir kısmı orijinal yuvasında olup, bir kısmı ise yerinden çıkarılmıştır. Giriş kısımların dar olması mekanlara girişi güçleştirmektedir. Odalar düzensiz dikdörtgene yakın veya yuvarlağa yakın oval biçimli olup, düzenli plan vermemektedir. Yer altı şehrini iç kısımlarına dar ve engebeli koridorla ulaşılmakta iç kısımlarda sığınıldığında kullanılan odalar ve su ihtiyacını karşılamak için açılmış, kayaya oyulmuş, görünen kısmı 8 metre derinliğinde olan kuyu yer alır. Kuyunun ağız kısmı suyu alabilmek için derin niş şeklinde açılmıştır. Kare şeklinde olan kuyu temizleyebilmek için içine inme amacına yönelik ayak basma yerleri açılmıştır. Yer altı şehri içerisinde bulunan mekanların birbirine bağlantısı dışında kapatılmış veya duvar ile örülmüş gezilemeyen çok sayıda bölümünün var olabileceğini gösteren kısımlar tespit edilmiştir.

Ozancık Yer Altı Şehri

Aksaray İli, Ortakmöy İlçesi Ozancık Kasabası sınırları içerisinde yer alan Yeraltı şehri Bizans dönemi yapılarındandır.

Ersele höyüğünün güneyinde, kırk gözler mevkii yaklaşık 2,5 kilometre karelik bir alana yayılmış, mülkiyeti köy tüzel kişiliğine ait olup, halen mera işlevi görmektedir. Üst kısımda mezarlık alanı vardır. En az 7 tane girişi tespit edilmiştir. Çevresinde ve iç kısımlarda bulunan havalandırma bacalarından buranın en az 5 katlı bir yeraltı şehri olabileceği sanılmaktadır. Kapladığı alan itibarı ile çok büyük bir yerleşim alanına sahiptir. Şehrin içinde karakteristik tırhaz taşları ve mekanlar, depo odaları ve kurumuş su yolları çevresinde stilize mezar kabartmaları vardır.

Aksaray Sultanhanı


Konya-Aksaray yolu üzerinde Aksaray’dan 42 km. Aksaray iline bağlı Sultan Hanı Kasabası’nın içindedir Sultan Hanı’nın kitabelerinde çok açık bir şekilde I.Gıyaseddin Keyhüsrev oğlu I.Alaüddin Keykubat tarafından inşasına H.626 M.1228-29 yılında başlamak suretiyle yapılmış olduğu kesindir.
Sultan Hanı açık ve kapalı kısımları avlunun ortasında bulunan köşk mescidi ile “Sultan Hanı” tipindeki kervansarayların en büyüklerinden biridir. Yapının köşelerinde ve bütün duvarlarının dışında büyük sık istinat kuleleri inşa edilmiş yirmi dört adet payanda bulunmaktadır. Kervansarayın taç kapısının da bulunduğu kuzey-doğu cephesinde çapraz tonozla örtülü giriş eyvanının iki yanında birer kapı ile avluya açılan ve avluya paralel tonozlarla örtülü üç mekan daha mevcuttur. Avlunun kuzey batı cephesi avluya dik tonozlarla örtülü birbirine kemerlerle bağlı iki sıra ayağın meydana getirdiği bir revak şeklindedir. Açık kısım ortasında dört kalın ayağa oturan kemerler üzerine inşa edilmiş bir köşk mescit bulunan avlu ile etrafına dizilmiş çeşitli mekanlardan meydana gelmektedir. Açık bölümün kıble cephesinde her biri avluya dik beşik tonoz ile örtülü ve üç tanesi dışında diğerleri birer kapı ile avluya açılan dikdörtgen mekanlar sıralanmaktadır Kapalı kısım, giriş yönünde uzanan tonoz örtülü bir orta sahın ile buna dik olarak örülmüş tonozlarla örtülü dokuz adet enine sahından meydana gelmektedir. Bu sahınlardan ortadaki diğerlerinden daha geniş olup, orta sahınla kesiştiği yerde ışıklık yer almaktadır.

Kesme taş malzemeyle, yığma duvar tekniğinde inşa edilen yapının mermer giriş portali, cephe köşelerinde yükselen iki kule arasında, oldukça ihtişamlı görülmektedir. Portal dört bordürden oluşmaktadır. İlk çerçeve çeşitli şekiller yapan kırık hatlardandır. İkinci ince çerçeve, uzun kenara paralel rastlayan her dirseğin bir yuvarlak ilmik atıp devam etmesidir. Üçüncü olarak bir kaval silme bulunur ki üzeri zigzaglarla enine yivlenmiştir. Dördüncü çerçevede ise dalgalı ince yivlerden meydana gelen bir zemin üzerinde palmetlerin oluşturduğu bir friz vardır. En geniş çerçevede 10-12-16 kollu yıldızlar yer almaktadır. İç yan nişler birer portal mahiyetindedir. Kemer çift renkli taşlardan ve yuvarlaktır. Yuvarlak kemerin üstünde iki renkli taşlardan Suriye düğümü yer alır. İç portal denilen iç avludan kapalı kısma açılan ikinci bir portalde, çerçeve dört bordürden ibarettir. Bunların ikisi, esas geniş tezyinat şeridini iki yanından takip etmektedir. En dışta iri bir geçmeden sonra, zigzag silmelerin daha zengin bir şekli gelmektedir Avlunun ortasında dört kemer üstündeki köşk mescitte, dört kemeri takip eden tezyini şeritler ve cephelerin çevresini dolaşan çerçeveler görülmektedir.

ÖRESİN HAN (TEPESİ DELİK HAN)


Aksaray-Nevşehir yolu üzerinde bulunan kervansaray Aksaray’a yaklaşık 21 km. mesafededir. Üzeri, enine ve boyuna yarım daire beşik tonozla örtülü dikdörtgen bir plana sahiptir. Yapının dar kenarı boyunca dörder, uzun kenarı boyunca altışar adet olmak üzere 24 yığma ayağı bulunmaktadır. Dar kenar boyunca yerleştirilmiş olan dörder ayak geniş ekseni boyunca uzanan yarım daire beşik tonoz örtülü beş sahın meydana getirmektedir Yanlarda bulunan ikişer sahın, girişte, ortada ve en sonda yarım daire beşik tonozla örtülü enine üç sahın ile kesilmektedir. Ortadaki boyuna sahın ile enine sahınlardan, ortada olanların kesiştikleri yerde, yani yapının tam ortasında kubbe ile örtülü aydınlık feneri yer almaktadır.

Yığma olarak inşa edilmiş olan yapının duvarları, moloz olup, kesme taş ile kaplıdır. Tezyinat olarak sütunlar üzerinde iki tane rozete rastlanmıştır.
Taç kapısı ve ön cephesi yıkık olan yapının kitabesi yoktur. Çay Han ile benzerliğinden dolayı aynı tarihlerde yapılmış olabileceği düşünülmektedir. (M.1264-1283)

Kitabesi bulunmadığından yapanı, yaptıranı ve yapılış tarihi belli olmayan yapının girişi ve ön kısmı tamamen yıkık diğer kısımlar da çok harap durumdadır. Yapı yakınında bulunan köylerin ağılı olarak kullanılmaktadır. Yıkılmış olan yapının duvarlarına ait kesme taşlar yok olmuştur. Hayvanların kaçmasını önlemek için, yapının ayaklarının arası doldurulmuştur.

KILIÇARSLAN HANI

Şehir merkezinde, Zinciriye Medresesi ile, Ulu Cami arasındadır. Yapı dikdörtgen şeklindeki avlusunun çevresine ve güney yönündeki kenarın dış yüzeyine sıralanmış hücrelerden meydana gelmektedir. Hanın, doğu, batı ve güney yönüne birer giriş kapısı vardır. İsminden dolayı II. Kılıçarslan zamanında yapılmış olması muhtemeldir. Yapı pek çok kez tamir geçirmiştir. Belediye tarafından 1945’de geniş çapta tamir edildiği bu tamirden önce yapının iki katlı olduğu ancak harap durumdaki üst katın yıktırıldığı bilinmektedir. 1985’te belediyece alınan bir kararla yıkılarak yerine Belediye İş Hanı inşa edilmiştir.

ESKİ AKSARAY EVLERİ


Uzun bir tarihi geçmişe sahip olan Aksaray, aynı zamanda Türk Mimarisinin güzel örneklerini sergileyen önemli merkezlerden biridir. İl de özellikle Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi taş işçiliğinin en güzel örnekleri yer almaktadır. Şehrin Merkezini oluşturan Ulu Cami çevresinde kümelenmiş mahalleleri ve daha sonra da kenarlara taşmış eski mahalleler dar ve yer yer düzensiz sokakları ve bu sokaklar boyunca dizili kalın, taş duvarlı evlerden meydana gelmekteydi. Ancak bu kalın duvarların ardında kalan ve dışarıdan neredeyse pek görünmeyen evleri anlamak için içeri girerek ziyaret etmek gerekir. O zaman göz zevkinizi okşayan muhteşem yapılarla karşılaşılır. Evlerin birçoğu mütevazi tarzda inşa edilmişlerse de, şehirde epeyce büyük, iki katlı konaklara da rastlanmaktadır.

Aksaray evleriyle ilgili bir inceleme yapıldı mı bilmiyorum. Ancak, günümüze kadar ayakta kalmış pek çok taş yapı evin incelenmesinde şunlar görülmüştür:

Aksaray evleri kendine özgü bir karakter taşır. Güneydoğu Anadolu evleriyle benzerlik gösterse de bu benzerlik daha çok taşın her iki durumunda ustaca ve yaygın kullanımından kaynaklanmaktadır.

Evler genel planlarıyla dışa tümüyle kapalı, kalın ve yüksek duvarlı, avlu çevresine dizili sofa ve odalardan oluşmaktadır. Kimi evlerde avlu duvarlarının kalınlığı 1,20 metre, yüksekliği de 5-6 metreyi bulmaktadır. Pencerelerin tümü avlu yönünde ve parmaklıklıdır. Bu yapılaşma tarzı, tüm Anadolu’da olduğu gibi dışa kapalılıktan ve korunma güdüsünden kaynaklanmaktadır. Ancak daha yeni yapılar, üst kat pencereleri ve çıkmalarla sokağa açılmıştır. Genellikle günümüzde ayakta kalan evler de bu türün örnekleridir. Evlerin sokak yönleri ve avlu yüzleri kesme yonu taşındandır. Su basman bölümlerinde 50 cm’ye kadar rutubete dayanıklı Karataş kullanılmıştır. Döşeme ve avlular, değişik taşlardan yapılmıştır.

Aksaray evleri genel olarak üç ana bölümden oluşur: Ortada avluya açılan büyük, dikdörtgen planlı sofa adı verilen büyük bir oda, evdeki kapalı mekanların çekirdeğini oluşturur. Evin en önemli mekanı olan, aynı zamanda diğer odalara geçiş imkanı veren sofanın bir yanında harem odası (oturma ve yatak odası), diğer yanında mutfak bulunur. Bu iki yere de ortadaki sofadan geçilir. Sofa yalnız girildiği yönde ışık alan ve üç yanı sedirle çevrili bir yerdir. Çoğunlukla bu esaslı üç mahalden sonra evler, ekler yapılarak genişletilmiştir.

Günümüzde kenar mahalle ve köy evleri bu üç mekanlı eski evleri andırmaktadır. Girişte salon (sofa), sağ ve solda mutfak ve yatak odaları mevcuttur. Sofalar yalnız kapı ve kapının üzerindeki pencerelerle aydınlatılırlar.

Sofa üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölüm, seki altı denilen taşlık bölümdür. Burası sık sık yıkanır, sular delikli taştan akıtılır. Üç yanında taştan kademeler bulunur, buralara ayakkabılar sıralanır. Taş kademelerin üzerinde literekli denilen raflar vardır. Buralara bakır kaplar sıralanır. Seki altından mutfağa ve hareme, iki basamakla da sofaya geçilir. ikinci kısım seki altından iki kademe ile çıkılan ve asıl oturulacak yer olan tahtalı kısımdır.Yaz aylarında kullanılmak üzere açık mutfakların yapıldığı da görülmektedir.

Üçüncü kısım sofanın arka yüzündeki oymalı ahşap bölmeden sonra gelen kısımdır ki, buranın alt kısmına dolaplar yerleştirilmiştir. Yan duvarlara gömülü yine yüklük denilen büyük dolaplar yataklar içindir. 75 cm derinlik, 1,50 m genişliktedirler. Türk evlerinde eskiden karyola olmadığına göre, her yatılan odada bu yüklüklere gerek duyulmuştur. Yataklar yere serilir ve sabahleyin toplanarak yüklüğe kaldırılır. Sofalardaki küçük girintilere kitap ve değerli eşyalar konur.

Selamlık kimi evlerde tek bir oda, kimilerinde ayrı bir yapı, bir bölümünde ise ikinci kat biçimindedir. Evler iki katlıysa, kat aralarında silmelerle belirginleştirilmiştir. Daha sonraki yapılarda ikinci kat, ince işlemeli taş konsollara oturan çıkma biçimindedir. Konsol araları ahşap kirişlidir. Ayrıca yapının dışında konsollara oturan taş bacalar, evin ayırıcı öğelerindendir.

Dikdörtgen pencereler, demir parmaklıklı ve kanatlıdır. Kışın kanatlar kapatılır daha küçük pencereler aydınlık için bırakılır. Sofa ve odaların duvarları ağaç kaplamalıdır. Pencere çerçeveleri ve kapılarda duvar kapılarıyla uyumludur. Sofa kapıları süslemeli olup özenli bir işçilikle yapılmıştır. Ahşap ana kapı oymalı ya da iç içe dikdörtgen geçmelidir.

Odalar, taş ya da ahşap döşemelidir. Tavanlarda değişik yapım teknikleri uygulanmıştır. Kimi evlerde ahşap kirişlerin üstü, volkanik bir yapı malzemesi olan ve suyu emen kefeki taşıyla kaplıdır. Ki¬mi evlerde ise kirişler, ahşap kaplamalarla örtülmüştür. Tavanlar göbekli ya da çıtakarı tekniğinde süslemeli ve boyalıdır.

Harem odası seki altına göre 50 cm yüksektedir. Arkadaki ikinci kısım genellikle çocuk odası olarak kullanılır.

Mutfak oldukça büyüktür. Zemin seviyesi seki altı ile aynıdır. Çoğunlukla üç kısımdır: Birinci kısım işlerin görüldüğü ve kapların yıkandığı taşlık bir kısımdır (Burada Evliya Çelebi'nin beyanına göre Bursa gibi Aksaray evlerinin de"'akarsuyunun bulunduğunu hatırlatmak gerek). Burada da seki altındaki suların gitmesi için bir delikli taş vardır. ikinci kısım ise oturulan ve seviyesi 50-60 cm kadar yükseltilmiş, döşemesi ahşap olan kısımdır. Üçüncü kısma gelince: Bu kısım yiyecek ve zahire ambarı olarak kullanılır. Mutfaktan genellikle 2-2,5 m aşağıda bulunan ve sofanın altına rastlayan yerel deyimle "zembil" denilen bodruma inilir. Zembil bugünkü adıyla kiler; buzdolabının olmadığı o devirde yiyecekleri saklamak için serin, mükemmel bir yerdir.

Hamam eski evlerde bahçeye açılmaktadır. Çünkü çamaşır bahçede yıkanmaktadır. Diğer yandan mutfakla ilgilidir. Çünkü mutfakla hamam duvarı arasına konan kazan mutfaktan ısıtılmaktadır. Daha mütevazı evlerde ise hamam harem odasının bir köşesinde yer almaktadır. Yaz aylarında kullanılmak üzere açık mutfakların yapıldığı da görülmektedir.

Bahçede üstü örtülü yanları açık olan teras biçimli köşkler vardır. Buralarda yazları oturulur ve yatılır. Köşklerin pek basit olanları olduğu gibi, zarif ve mükemmel olanları da vardır. Zamanımızın apartman yapılaşmasında bu ince zevkler kaybolup gitmişlerdir.

Çatı toprak damlıdır. Kirişlerin üstüne kefeki taşı, taşların üstüne de toprak döşenir. En üste tuz atılmış çamur sıva yapılır. Tuz, toprağın kuruyup çatlamasını ve nemin alta geçmesini önler. Yuvak taşıyla loğlanan damlar çörtenlere doğru hafif eğimlidir. Çörtenler yalın ya da hayvan başı şeklindedir. Geleneksel Aksaray evlerinin büyük bölümü günümüzde yıkılmak suretiyle ortadan kalkmıştır. Ancak ayakta kalanlar ve korumaya alınanlar bu kültürün yansıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması bakımından son derece önemli bir mirastır.

Sözün burasında taş yapı binalar yanında, savaş zamanlarında, yokluk dönemlerinde kerpiçten de pek çok binalar yapılmış ancak bütün dünyayı, ülkemizi ve şehrimizi kaplayan apartman yapma salgını kültürel konut mirasımızı yiyip yok etmektedir.

ALAYHAN


Aksaray-Nevşehir-Kayseri yolu üzerinde aynı adı taşıyan köyün 3 km. doğusundaki Han Yaylası’nda bulunmaktadır.

Sağ ve solda yedişer bölümden oluştuğu, kemer ve kemer tırnaklarının kalıntılarından anlaşılmaktadır. bütün kubbeler tonozlar ve hanın üzerinde bulunan gözetleme kulesi yıkılmıştır. Ayakta kalan kısımlardaki izlerden anlaşıldığına göre, yapı girişten itibaren sağ ve sol taraflarda birbirine yarım daire kemerlerle bağlı, ikişer ayak olmak üzere derinlemesine 6 sıra halinde 24 ayaktan oluşmaktadır.

Moloz taşla yığma olarak inşa edilen yapı, düzgün kesme taş ile kaplanmıştır. Taç kapı sade bir şekilde tezyin edilmiştir. Taç kapının en dışında tezyinatsız geniş bir şerit yer almaktadır. ikinci şeritte, sade bir zigzag bulunmaktadır. İç içe iki sekizgenin meydana getirdiği küçük bir yıldız motifi, taç kapının asıl tezyinatını oluşturmaktadır. Aynı desen daha küçük bir düzenlemeyle kemerde de tekrar edilmiştir. Kemerin sağ tarafonda bir kitabe mevcuttur. kilit taşı hizasında, tek başlı, çift gövdeli bir aslan figürü yer almaktadır.

Kitabesinde yapılış tarihi tespit edilemeyen kervansarayın, tarihlendirilmesinde çeşitli ipuçları vardır. Süsleme özellikleri ve eski kaynaklarda geçen ismi çeşitli ipuçları vermektedir.

Bu bilgi ve görüşlerin ışığında 12. yy.’ın son yıllarında veya 13.yy. başlarında yaptırıldığı düşünülmektedir. Yapının kaç kez onarıldığı konusunda bilgi sahibi olunamamaktadır. Aksaray-Nevşehir karayolu kenarında bulunan kervansaray, çok harap durumdadır. Karayolu yapıyı ikiye bölerek tam ortadan geçmiştir. Kalıntıları yolun diğer yanından görülmektedir. Kalanların bir kısmı da rüzgar ve nem etkisi ile bozulmuştur. Yapının yıkıntıları zemini doldurmuştur.

Aksaray Ören Yerleri

Aşıklı Höyük

Aksaray İli'nin 25 km. güneydoğusundaki Kızılkaya köyünde bir tarafı Melendiz Nehri'ne, diğer tarafı ise tarıma açık tarlalara bakan höyük tarıma elverişli, su kenarına yakın bir yere kurulmuştur. 1989 yılından beri arkeolojik kazılar yapılmaktadır. Aşıklı Höyük Anadolu'da Akeramik Neolitik Dönem'e (günümüzden on bin yıl önce) ait en eski "ilk köy yerleşimlerini" sergileyen önemli ören yerlerinden biridir.

Acemhöyük

Aksaray İli'nin 13 km. kuzeybatısındadır. Yeşilova Kasabası içinde yer alır. 700 x 600 m. ölçülerinde oval biçimli bir höyüktür. Aşağı şehir ile birlikte Anadolu'nun en büyük höyüklerindendir. Yapılan arkeolojik kazılardan elde edilen veriler höyüğün M.Ö. 3000 yıllarından itibaren iskân edildiğini, en parlak döneminin ise Asur Ticaret Kolonileri Çağı'nda yani M.Ö. 1800 yıllarında yaşandığını göstermektedir. Şehrin o zamanki ismi kesin olarak bilinmemekle beraber, yerli ve yabancı bilim adamları tarafından Puruşhanda olduğu sanılmaktadır. Koloni Çağı'nda höyük dışında Aşağı Şehir de yoğun bir yerleşime sahne olmuştur. Bu dönemde Anadolu'nun önemli krallıklarından birinin merkezidir. Bu dönem sonunda hem höyük hem de Aşağı Şehir terkedilmiştir. Ancak höyüğün bir bölümüne Erken Hellenistik ve Roma Dönemlerinde yeniden yerleşilmiştir. Höyüğün bütünüyle terkedilmesi ise M.S. 3. yüzyılın başlarına rastlamaktadır. 1517 yılında İran Azerbaycan'ındaki Hoy Kenti'nden gelen 3 oba, höyük eteklerine yerleşerek bugünkü Yeşilova'yı oluşturmuştur.
Kentin en parlak döneminin yaşandığı Koloni Çağına ait III. katta açığa çıkarılmış olan iki saray yapısı yalnız Acemhöyük için değil, Anadolu mimarlık tarihi açısından da önemlidir. Höyüğün güneyinde yer alan Sarıkaya sarayı; kuzeybatısındaki ise Hatipler sarayı olarak isimlendirilmiştir.

Antik Nora Şehri

Aksaray ili, merkez ilçe, Helvadere Kasabası sınırları içindedir. Hasan Dağı'nın (Argaios) eteğinde ve kral yolu üzerinde, Roma ve Bizans Döneminden kalma antik şehir kalıntıları yer almaktadır.

Manastır Vadisi

Aksaray'ın doğusunda 50 km. mesafede, tabii güzellikler beldesi Güzelyurt İlçesi sınırları içinde yer alan 4-5 km. uzunluğunda bir vadidir; döneminin özelliklerini en iyi yansıtan 28 adet kaya oyma kilisesi ve yeraltı şehirleri ile "Küçük Bir Ihlara " görünümündedir.
Vadi boyunca yer alan Sivişli Kilise, Büyük Kilise Camii, Papaz Evi, Kalburlu Kilise, Kömürlü Kilise gibi çok sayıda kilise ve yeraltı şehri önemli kültür ve tabiat varlıklarımızdandır.

Musular

Höyük Aksaray'ın yerleşim tarihinin Aşıklı Höyük'ten sonraki en eski örneklerinden birini oluşturan Musular Höyük, Gülağaç ilçesi Kızılkaya köyünde, Melendiz Irmağı'nın batısında yer almaktadır.
Musular'a ilk kez günümüzden 8000 yıl önce yerleşildiği saptanmıştır. Şimdiye kadar iki ana dönem tespit edilmiştir. Bunlardan ilki prehistorik terminolojide "çanak çömleksiz neolitik" olarak adlandırılan akeramik dönemdir.
Sonraki yerleşme evresi "çanak çömlekli" evreye aittir. Bu dönemde yerleşenler önceki yapı kalıntılarını düzlemiş, bunun üzerine kalınca sarımsı renkte bir toprak tabakası sermiş ve bu düzlem üzerine kendi yapılarını inşa etmişlerdir.

AKSARAY KÜLTÜREVİ


1927 yılında yapımına başlanan ve 1930 yılında tamamlanan Aksaray valilik konağı, yıllarca valilik konağı olarak Aksaray Valililerimize ve Kaymakamlarımıza hizmet vermiştir.

Tamamı kesme taştan yapılan bina iki katlı ve beş oda, iki salondan oluşan cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmış ve günümüze kadar gelmiş ender eserlerden bir tanesidir. Son yıllarda yeni valilik konağının yapılmasından sonra bu tarihi bina boşaltıldı 2007 yılı başlarında Aksaray Valisi Sayın Sebati BUYURAN’ın girişimleriyle tarihi valilik binası Aksaray kültürüne kazandırıldı. Aksaray kültürünü, geleneklerini, göreneklerini, yaşam tarzlarını, sosyal hayatı yansıtan bir müze haline getirtilmiştir. Aksaray Kültürevi alışılmış müzeciliğin dışında her odası ayrı bir kültürü yansıtan heykellerle desteklenen adeta yaşanan mekânlara dönüştürülmüştür.

Aksaray kültürevi'nde yaklaşık 31 heykel bulunmaktadır.

Kültürevi'nin oluşması sırasında Aksaray’ın köy, kasaba ve ilçelerinin tamamı gezilerek sosyal hayat yerinde incelenmiş ve eşyalar şahıslardan alınarak, Valilik Konağının her odası ayrı ayrı titizlikle döşenmiştir. Aksaray kültürevi oluşumunda eşyaların tamamı vatandaşlardan hibe olarak alınmıştır.

Kına Odası

Aksaray’da gelin odası Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi büyük bir titizlikle ve özenle hazırladır. Hazırlıklar haftalar öncesinden başlar düğün gününe kadar devam eder. Düğün günü gelin odası gelen davetlilere gösterilir.

Aksaray Kültürevin'de kurulan Kına odasında bulunan eşyaların tamamı vatandaşlar tarafından hibe edilmiş ve yıllar önce kullanılmış eşyalardır. Gelin odasında bulunan heykeller Seyfullah ve Bengül SÜNBÜL tarafından yapılmıştır. Gelinlik zamanın Belediye Başkanı Mehmet DALKILIÇ’ın eşi Nefise DALKILIÇ gelinliğidir. Tamamı özel dokuma kumaştan yapılmıştır.

Gelin odasındaki heykellerde Özgür ÇAĞLAR tarfından yaşayan insanlardan birebir örneklendirerek yapılmıştır. odada bulunan Gar dolabı 1903 yılında tamamı gül dalından yapılan ve çok özel bir parçadır.

Tamamı cevizden yapılmış olan 1905 yılına ait konsülde bu odanın değerli eşyalarından biridir. Gerek gar dolabı gerekse konsül Emekli Tapu Müdürü Hasan GÜÇLÜER’in oğlu Erdal GÜÇLÜER' den alınmıştır.

Bu odada bulunan Prinç karyola emekli öğretmen Zeynep GÜR’den alınmıştır.
Çeyiz Sandığı Emekli Başkatip Fazilet BERKSOY’dan alınmıştır.
Halılar Sultanhanı belediyesinden temin edilmiştir.

Halı Dokum Odası

Aksaray’da Özellikle Taşpınar ve Sultanhanı kasabalarında yaşayan genç yaşlı tüm insanlar halı ve kilim dokuma işleriyle uğraşırlar. Evlerinde kullandıkları halı ve kilimlere insanlar kendileri üretmişlerdir. Dokudukları halı ve kilimlerde boyalarını ,kök boyalar kullanarak renkler vermişlerdir. Dokuma sanatı kendileri ve aileleri için önemli bir gelir kaynağı olmuştur.Halen yörede bazı ev ve atölyelerde halı ve kilim dokumacılığı devam etmektedir.

Halı, Anadolu'ya Selçuklu Türkleri ile gelmiştir. XIII. Yüzyılda tarihi kaynaklar, saydıkları önemli halıcılık merkezleri arasında Konya ve Aksaray'ı kaydetmektedirler. 1274 yılında ölmüş olan ibn-i Said'e atfen Ebül-Fida'nın verdiği bilgiler de “..Her memlekete yapılırdı.” diyerek imal merkezi olarak özellikle Ak­saray'ı belirtmektedir ihraç edilen Türkoman Halıları orada.

Günümüz Taşpınar Halılarının değerlendirmesi­ni yapabilmek için bugünkü örneklerden giderek geçmişle bağlarını kurmak istediğimizde Eskil Ulu Camisi'nde bulunan 19.yy sonu olarak tarihlendi­rilmiş bir namazlığı en eski ve tek örnek olarak gösterebilmekte idi. Anadolu’da halıcılık köklü geçmişin ilmek ilmek dokunduğu, atılan her düğümde günümüze geleneklerin taşındığı özgün bir el sanatıdır. Çözgü denilen birbirine koşut dikey gergin ipliklerle doldurulmuş tezgah denilen araçlarda düğüm bağlamak ve bunları sıkıştırmak için aralarından atkı adı verilen ipliğin geçirilmesi ile yapılan yüzü havlı ve çeşitli motiflerle bezeli dokuma demek olan halının Türk tarihi içinde yerini alması pek erken (M.Ö. V-III.yy) dönemlerine dayanır. Orta Asya’da başlamış bu Türk-halı dostluğunun bugün Anadolu’da hala devam ettirildiği pek çok noktadan biri de Aksaray yöresindeki Taşpınar kasabasıdır.

Taşpınar halılarının günümüze değin titizlikle koruduğu özelliklerden bir tanesi atkı, çözgü ve düğüm iplerinin tamamen yün olmasıdır. "Yoz" denilen Karaman cinsi kısır koyundan elde edilen yünün özel bir yeri vardır. Bu halılarda atkı ipliğinin geçirilişi dokuma kalitesini etkilenmesi bakımından ayrıca önem taşır. Alt atkı ipleri düzgün ve gergin olarak, üst atkı ise ön çözgü arkaya arka çözgü öne geçmek suretiyle çaprazlık oluşturarak ve dökümlü bir biçimde yerleştirilir. Böylece dokuma kalitesi yükseltilmiş olur. Kaliteyi belirleyen diğer bir öğe de düğüm sayılarıdır. Eski Taşpınarlarda 10x10 cm2lik alanda 40x45 düğüm vardır. Günümüzde iyi cins sayılan elde eğrilmiş iple dokunan bir halıda 10x10 cm2 de 30x35, satılmak için dokunan normal bir halı üzerindeki 10x10 cm2'lik alanda ise ancak 30x30 düğüm görülebilmektedir.
Bugün Taşpınar halılarında kalite belirlenmesi tezgaha gerilen ip sayısına göre hesaplanmaktadır. 6 m2 lik alanda ise ancak 30x30 düğüm görülebilmektedir.

Halı dokuma odasında bulunan heykeller resim öğretmeni Seyfullah SÜNBÜL eşi Bengül SÜNBÜL ve Özgür ÇAĞLAR tarafından yapılmıştır. Bu odada bulunan eşyalar ise Taşpınar kasabası ve Sultanhanı kasabasından temin edilmiştir. Manken kıyafetleri Güzelyurt Kaymakamlığı ve Belediyesince temin edilmiştir.

Oturma Odası

Oturma odaları İnsanların aileleri ile birlikte günlük hayatlarını geçirdikleri yerlerdir. Bu odaklarda aileler misafirlerini ağırlarlar yemeklerini yer sofrasında bu odada yerler.

Oturma odası genellikle U biçiminde sedirler bulunmaktadır, bu sedirler ahşaptan yapılır üzeri halı, kilim ve halı minderlerden, yaslanacak yerler ise halı yastıklardan oluşurlar.

Sedirlere genellikle büyükler oturur ailede en yaşlı kişi sedirin baş köşesine diğer üyeler yaşlarına göre sedirdeki yerlerini alırlar sedirin aşağı kısmı ise yine kilimler , halı ,halı minderle kaplıdır buralara ailenin küçükleri otururlar. Aileler Büyük baba, kaynana, gelin ve torunlar birlikte otururlar. Büyükler küçüklerini sever küçüklerde büyüklerini sayarlar.

Aksaray Kültürevi'nin Oturma odasındaki bulunan eşyalar dan yastıklar Sultanhanı belediyesinden , minderler Sultanhanı halı esnaflarından Fahri Solaktan , perdeler Anadolu Kız Meslek lisesi Müdürlüğünden , Halı Halk Eğitim Müdürlüğünden , Kilim ve seccadeler Sarıyahşi Kaymakamlığından Sini ve tabaklar Selma GÜÇLÜER ‘den temin edilmiştir.

Salon

Salonlar genellikle şehir merkezlerindeki evler ve konaklarda bulunmaktadır.
Salonlarda genellikle koltuk takımı bulunur. Gelen misafirler burada ağırlanır. Salonlar evlerin ve konakların en güzel yerlerinden bir bölümüdür.

Aksaray Kültürevi'nde bulunan salonlardan bir tanesi modern tarzda dizayn edilmiştir. Burada bulunan heykeller resim öğretmeni Seyfullah SÜNBÜL'ün eşi Bengül SÜNBÜL tarafından yapılmışlardır. Eşyalar ise Dilek TERZİOĞLU tarafından,Masa ve sandalyeler GÜRÜN ailesi tarafından bağışlanmıştır.

AKSARAY KÖPRÜLERİ


Aksaray’ın idari sınırları içinde Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular devirlerine kadar bir çok köprünün bulunduğunu kalıntılardan anlamaktayız. Bu köprüler eskiden yollar terk edildikten sonra, yakın köylerin taş ocağı haline gelmiş, taşları köylüler tarafından sökülerek çeşitli yerlerde kullanılmıştır. Aksaray içinden geçen uluırmak üzerinde başlıca dört köprü bulunmaktadır.

Kalanlar Köprüsü

Dört gözlü köprünün Selçuklu eseri olduğu tahmin ediliyor. 36 m. uzunluğundadır. Suyun geliş tarafındaki güzün ortak ayaklarına konan payandalar suların getirdiği ağaç dallarının ve otların takılarak gözleri kapatmamaları için yapılmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in Seraskeri Hacı Ali Paşa köprüyü onartmış ve ayaklarını takviye etmiştir. Bu köprü ile beraber Başköprü ve Debbağlar köprüsünü de takviye ettirmiştir.

Başköprü

Bu köprü Uluırmak üzerindeki ikinci köprüdür.iki küçük bir büyük gözlüdür. Kitabesi yoktur. Önceleri Hasan Rıza Camii, adını taşırken Perek Zade İbrahim Efendi tarafından yenilenen ve kendi adıyla anılan camiin önünden karşıya kurulmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamede Sultan Alaaddin zamanında yapıldığını kaydetmektedir. Yapım tekniği incelendiğinde bu eser Selçuklular dönemine aittir.

Nakkaş Köprüsü

Nakkaş ve Meydan mahallelerini Dere mahallesine bağlar. İki küçük bir büyük gözü vardır. Kitabesi mevcut olmayıp, Selçuklu dönemine ait olduğu bilinmektedir.

Debbağlar Köprüsü

Selçuklu dönemi eseridir. Kitabesi yoktur. Debbağlar mahallesinde olduğundan bu adla anılmaktadır. Azmi Milli un fabrikası yanındadır. Üç gözlüdür. Hacı Ali Paşa tarafından payandalarla takviye ettirilmiş ve yapılan tamire ilişkin tamir kitabesi vardır.

Karasu Köprüsü

E -90 karayolunun Konya makası girişinde Saray tuz fabrikası yanındadır. İki gözlüdür. Kesme taştan yapılmıştır. Kitabesi yoktur. Mimari özellikleri bu köprünün bir Osmanlı eseri olduğunu göstermektedir.

Yaprakhisar Köprüsü

Ihlara Vadisi girişinde Yaprakhisar köyündedir. Üç gözlü ve kemerli olarak kesme taştan yapılmıştır. Melendiz Çayı üzerine kurulu köprünün kitabesi yoktur. halen köylüler ve turistlerce kullanılmaktadır.