5 Ocak 2016 Salı

Ağrı Kültürü


DİL

Ağrı bir sınır ili olması nedeniyle değişik dönemlerde değişik toplumların yönetiminde kalmıştır. İlde Türkçe’nin yanı sıra Kürtçe, Ermenice, Azerice ve Farsça kullanılmıştır.Bölgenin zaman zaman el değiştirmesi ve halkların birbirleriyle yakın ilişkileri nedeniyle kullanılan dile bu dillerden birçok kelime geçmiştir.İslam dininin etkisiyle Arapça kelimeler de yaygınlaşmıştır.

Ağrı yöresinde kullanılan fakat Türkçe sözlükte bulunmayan kelime ve terimlerden örnekler.

Aynoyun : Eşya, öteberi
Boylu : Gebe kadına verilen ad
Cığız : Oyun bozan
Cindar: Fala bakan,sihirbaz
Dayaz: derin olmayan
Dellek: Sünnetçi
Dester: El deyirmeni
Direj: Uzun, uzun boylu
Düyü: Pirinç
Endirme: Merdiven
Erdek : Bir çeşit hamur tatlısı
Eyme: Kurut yapmak için bez torbada biriktirilen yoğurt
Eze: Teyze
Farmaş: Halı ve kilim motifleri ile süslenerek yapılmış ve içine yatak konulan eşya
Fehle : Amele, işçi
Geleme: Kavak fidanı
Gödek: kısa, uzun olmayan
Günorta:Öğle vakti
Gürgüre: Şelale
Keyveni: Kadın hizmetçi
Künde: Pişirilecek hamurun elde yuvarlatılmış şekli
Leçek: Tülbetten yapılmış kadın başörtüsü
Payız: Sonbahar
Pürçüklü:Havuç
Sako: Kalın Palto
Şepe: Fırtınanın biriktirdiği kar yığını
Ulam:Başkasına bedava iş yapma
Yazağzı: İlkbahar başlangıcı

EDEBİYAT

Ağrı edebiyatı İl’e adını veren Ağrı dağı ve çevresinin çarpıcı tabiat görünümleriyle yansır. Edebiyat ürünlerinin pek çoğunda onun adına rastlamak mümkündür.

Ağrı ile ilgili ilk efsane Adem ile Havva’dan başlar. Söylendiğine göre:
Allahın yarattığı ilk insanlar olan Adem ile Havva Cennet’ten kovulmadan önce Ağrı dağının kuzeyinde Aras nehri kıyısında yaşamışlardır. Havva anamız yasak meyveyi yemeden önce Adem babamızla Ağrı dağı yöresindeki Cennet’te mutlu bir hayat sürüyorlarmış.

Diğer bir rivayet de şöyledir:
Adem ile Havva, Cennet’te şeytanın sözü ile yasak meyvayı yiyip kovulduktan sonra, Ağrı dağının güneyindeki Erem (İrem) bahçelerine inmişler.İnsan nesli buralarda çoğalıp yeryüzüne dağılmış.”

Tevrat ve İncilde anlatılan Nuh Tufanı’nda adı geçen ararat dağının Ağrı dağı olduğu üzerinde en çok gayri müslümler durmuşlardır.Kuran-ı Kerim’in Hüd,Kamer ve Mü’minun sürelerinde anlatılan Nuh Tufanı’nın özellikle Hüd suresinin 44.ayetinde adı geçen ve Hazreti Nuh’un gemisini demirlediği dağın Ağrı dağı olduğu iddia edilmektedir.Böylece Ağrı dağı yüzyıllardan beri dini yorumlara,mitoloji ve efsanelere konu olagelmiş, edebiyat ürünlerinde canlandırılmıştır.

Aşık Kerem,Erncişli Emrah, Karacaoğlan Ağrı için güzel şiirler söylemişlerdir.
Anadoluda çok sevilen Kerem ile Aslı hikayesi’nin bir bölümü Ağrı’da geçer; dumanda yolunu şaşıran Kerem, türkü ile ağrı dağından yol ister, birdenbire murat suyu karşısına çıkıp ta önünü kestiğinde ondanda geçit vermesini talep eder. Eski Doğubayazıt’ta geçen bölümü şöyledir.

Aslı’nın peşinde diyar diyar gezen Kerem, onun izini bir gün Bayazıt’ta bulur. Aslı Keşiş’in Bahçesinde saklanmıştır.Kerem bir yolunu bulup keşişin karısı ile görüşür, Kerem Aslı ile konuşabilmek için keşişin karısının ileri sürdüğü teklifleri kabul eder. Aslının yüzünü görebilmek , onunla konuşabilmek için 32 dişini sırayla çektirir. Sonradan elini sürdüğünde tüm dişleri eskisi gibi olur.

Başka bir anlatım:

Keşiş’in bağında Aslı ile Kerem buluşur.Fakat kızın üzerinde sihirli bir entari vardır.Kerem türkü söyledikçe, düğümlerden biri açılırken, diğeri kapanmaktadır. Aynı durum sabaha kadar devam eder. Sonunda Kerem öyle bir ah çeker ki, ağzından çıkan alevle tutuşup yanar. Bu külün başında günlerce bekleyen Aslı, külü saçı ile süpürürken tutuşur, o da yanar. Külleri birbirine karışır.

HALK ŞAİRLERİ

- Hacı İsa Bey (Kılıç) (Tutak İsaabat köyünden)
- Yekmallı Derviş Ağğ (Merkez Çukurçayır köyünden)
- Aşık İlyas Başaran (Taşlıçay Yukarı Toklu köyünden)
- İhsan Kılıç (Divani)(Tutak İsaabat köyünden)
- Turan Şahbazoğlu(Mihmani)(Merkez Yolugüzel köyünden)
- İsmet Öztürk (Doğubayazıt Merkezinden)
- Aşık Cevdet Kaya (Seyrani) (Merkez Özbaşı köyünden)
- Memduh Kılıç (Çağlayan) (Tutak İsaabat köyünden)
- Abdulkadir Kılıç (Gamgüder) (Tutak İsaabat köyünden)
- Kasım Aras (Tutak Suvar köyünden)
- Hasan Altay (Taşlıçay Geçitveren köyünden)
- Behman İşlek( Merkez Yığıntepe köyünden)
- Mehmet Ali Gökhan(Merkez Cumaçay Mollaali köyünden)
- Binali Kılıç (Tutak Sincan köyünden)
- Aşık Müslüm Işık (Merkez Yazılı köyünden)
- Aşık Kerem Kılıç(Doğubayazıt merkezinden)
- Hamit Yalçın (Nadan) Tutak Palandöken köyünden)
- Aşık Mehmet Beyazhan(Merkez Yazılı köyünden)
- Aşık Bayram (Taşlıçay Geçitveren köyünden
- Aşık sefer Taşkıran (Firgani) (Merkez yolluyazı köyünden)
- Abdurrezak Akın (Efgani) (Merkez ilçeden)
- Budak Yemiş (Tutak Bayındır köyünden)

GİYİM KUŞAM

ERKEK GİYİMİ
Erkek giyimleri moda ve klasik giyime uygundur.Köyde çalışma zamanları ve sıcak günler hariç, her erkek ceket ve pantolonla dolaşır. Orta yaştaki erkekler ve yaşlılar, altta uzun don(tuman) ve fanila giyerler. Soğuk günlerde buna birde pijama eklenir.Pantolon, işlik gömlek ve kazak bunların üzerine geçirilir.Gömleğin üzerine ceket giyilmez, arada mutlaka yelek veya kazak vardır.Baştaki şapka bütün giyecekleri tamamlar. Yaşlılar şapka yerine fes yada papak giymeyi tercih ederler.
Erkekler mutlaka bıyık bırakır. Sonbahar ve kış mevsimlerinde yün ve tiftikten örülmüş papak, çorap, eldiven ve kazak giyenler çok olur. En üste sako(palto) giyilir.Tiftik atkı, pazıbent, pamayıl, tütünlük(tabaka); tiftik veya yün eldiven ile tespih, erkek aksesuarlarıdır

KADIN GİYİMİ
Köylerde kadınların giysileri daha milli ve mahallidir.Kadın giyeceğinde entari egemendir Kadın ve kızlar gelişigüzel , açık-saçık giyemezler. En altta can gömleği ve iç tuman giyilir. Üst üste entari giyme eski alışkanlıktan ve iklim şarlarından ileri gelmektedir. Entarilerin üzerine hırka veya kazak geçirilir. İş zamanları öne peştamal, kola kolçak takılır. En üstteki entarinin kadife , ipek veya simli olmasına dikkat edilir. Gümüş madeni ve öteki kemerler bunun üzerine bağlanır. Ayakta, çorap ve diz kapağının altına kadar uzanan tuman vardır. Genç kız ve gelinler başlarına eşarp bağlar, orta yaştakiler leçek, yaşlı kadınlar beyaz bezle(cuna) örter, üzerini renkli yazma(heyrat) ile bağlar.Kadınlar evden dışarı çıkacağı yahut başka bir yere gideceği zaman, başlarına şal veya çar(örtü) örterler.

Günlük ve özel giyimlerde bazı kadın ve kızlar başlarına kofi takar, boyunlarına altın asarlar. Kadınlarda günlük süslenme pek olmaz. Süslenme; düğünlerde, bayramlarda, şehre veya bir yere giderken ve özel günlerde olur. Kadınların ellerine ve saçlarına kına yakmaları kadın güzelliğini tamamlayan öğedir. Boyuna ve bileklere takılan mavi ve renk renk boncuklar, süslenmek içindir. Şeve, sırğa, hızıma, hakgığ, sürme, altın ve bilezik, ben, mavi boncuk, yüzük, küpe ve kına kadın süs ve takı aksesuarlarındandır.

GELENEKSEL OYUNLAR

Ağrı Sallaması
Köy düğünlerinde en fazla oynanan oyundur. Oyuna davul-zurna eşlik eder. Figürleri basit olduğundan herkes tarafından kolaylıkla oynanır. Oyunun süresi belli değildir.

Basso (Besra)
Davul ve zurna ile oynanır. Bu oyunun kaynağının Besra adlı güzel bir kızın yeteneklerini öven hareketler olduğu sanılmaktadır. Kız erkek birlikte en az 4 kişiyle oynanır.

Laççi
Ağır ve hızlı olmak üzere iki bölümden oluşan ve 6 kişiyle oynanan bir kız halayıdır. Oyundaki figürlerin ceylanı canlandırdığı söylenir. Oyuna davul-zurna eşlik eder.

Zeyno
Davul-zurna eşliğinde, en az 6 kişiyle oynanan orta hızda bir kız oyunudur. Geçmişi XlX.yy’a dayanmaktadır.

Çep
6 kişiyle davul-zurna eşliğinde oynanan ağırlama niteliğinde bir kız halayıdır. Taşlıçay, Diyadin ve Doğubeyazıt yörelerinde oynanır.

Koffi
6 kişiyle davul-zurna eşliğinde oynanan orta hızda bir kız oyunudur.

Sarma
Tutak ve Patnos yöresinde an az 6 kişiyle, davul-zurna eşliğinde oynanan bir kız halayıdır.

Hessike
Tulum ve davul-zurna eşliğinde kadın ve erkeklerin birlikte oynadığı bu oyun, ağırlama ve hoplatma bölümlerinden oluşmuştur.

Çimen-i Çiçek
Ağırlama ve hoplatma bölümlerinden oluşan, en az 6 kızın oynadığı sözlü bir oyundur. Çalgı olarak davul-zurna, bazen de akerdeon kullanılır.

Meyriko
Kadınların oynadığı bir oyundur. Baştaki oyuncu, müzik eşliğinde tek başına bazı figürler yapar, öbür oyuncular da el çırparak onu coştururlar. Daha sonra toplu olarak oyuna geçilir.

Çoban Eli
İki kişinin elde sopalarla oynadığı bu oyun ağırlama ve hoplatma bölümlerinden oluşur. Oyuncular sopaları kılıç gibi kullanırlar. Bu oyun Doğubeyazıt, Cumaçay ve Diyadin yöresinde oynanır.

Ömer Ağa
Davul-zurna eşliğinde 6 erkeğin oynadığı bir oyundur. Yeldirme ve hoplatma bölümlerinden oluşur. Zedikan, Eleşkirt, Toprakkale ve Kösedağ da oynanır.

Ağrı Gülüm
Altı erkeğin oynadığı hızlı bir oyundur. Oyuna davul-zurna, bazen de klarnet eşlik eder. Doğubeyazıt, Diyadin ve Aladağ yörelerinde yaygındır. Bunların dışında, Tıllara, Dümme, Gelin Gel Bara, Nuray, Köylü Kızı, Hene, Nare, Daldala ve Lurke gibi halaylar vardır.

Serhat Barı
Erkeklerin oynadığı bir bardır. Oyuncular birbirlerine çok yakındırlar. Omuzlar bitişik, eller ya bele sarılmış ya da aşağıdan birleştirilmiştir. Tutak ve Hamur çevresinde yaygın olan ve davul-zurna eşliğinde oynanan bu oyunda yiğitlik ve mertlik figürleri yer alır.

Koçaklama Barı
Ağır ağır başlayan ve hızı giderek artan bir erkek barıdır. Davul-zurna eşliğinde 6 kişiyle oynanır.

Yüksel Barı
Altı kişiyle oynanan hızlı bir erkek barıdır.

Sürgün Barı
Ağırdan hızlıya geçen ve çeşitli ayak figürleriyle belirgin olan bir erkek oyunudur. Doğubeyazıt ve Patnos yörelerinde oynanır

Ata Barı
Altı kişiyle oynanan hızlı bir oyundur.

Ülker Barı
Kadın barıdır. Altı kişiyle oynanır. Ağırlama ve yellenme bölümleri vardır. Ağrı ilindeki halk oyunları içinde köy orta oyunu niteliğindeki Köse Gelin Oyunu ayrı bir yer tutar. Anadolu seyirlik oyunlarına iyi bir örnek olan Köse Gelin Oyunu, kırsal kesimdeki toplumsal yaşamı renklendiren köy orta oyunlarının en yaygınıdır.

HALK MÜZİÄžİ
Ağrıda Halk müziği geleneksel kültürün önemli bir parçasıdır. Halk müziği oyunlara paralel olarak gelişmektedir. Halk müziği denince düğün türküleri ve halk oyunları akla gelir.Kullanılan belli başlı halk müziği araçları Davul,zurna,kaval, tef, tulum, gayda, düdük ve bağlama’dır. Türküler konusunda en çok emeği geçen ve derleme yapan sanatçılar, başta İsmet ÖZTÜRK ve İsmet KOÇKAR olmak üzere Talat BAYDAR, Şinasi HATUNOÄžLU,Burhan ÇAÇAN ve Ali Haydar GÜL’dür.

EL SANATLARI

a) Halı ve Kilim Dokumacılığı
Ağrı’da kış şartlarının ağır geçmesi nedeniyle yüne dayalı dokumacılık genellikle bu aylarda el tezgahlarında geleneğe bağlı olarak devam eder.Kilimin halk arasındaki adı yemenidir. Kilim ve halı dokumacılığı Ağrı’daki el sanatlarının en önemlileridir.Halı,yastık,heybe,yün çorap ve kazak,tiftik eldiven,çorap ve papak ‘da yün ve öremeye dayalı el sanatlarındandır. Hayvancılığın yaygın ve egemen olduğu ilde Morkaraman ırkı koyunların yünlerinden elde edilen iplik bir çok işlemden geçirildikten sonra ev tezgahlarında dokunacak duruma getirilir.En iyi iplikler bu Karaman cinsi koyunlardan elde edilmektedir.Kurs ve halıcılık atölyeleri hariç Ağrı’da halı ve kilimler ekseri mengenesiz dik döner yer tezgahlarında dokunur.


b) Yün Kazak ve Yün Çoraplar
Yerli ırk koyunların yününden örülen kazak ve çoraplar sanat değeri taşıyan bir özelliğe sahiptir. Bu kazaklar ve çoraplar tezgahlarda yapılmayıp elde yapıldıkları için oldukça sağlam ve güzel motiflerle süslüdür. Çorapların parmak uçlarında geleneksel halı ve kilim motifleri kullanılır.Diğer motifler örgü şekliyle ortaya çıkarılır. Yünden ayrıca eldiven ve papak’ta örülür. Bunların beyaz renkli olanları daha fazla tercih edilir.

c) Tiftik Papak ve Tiftik Çoraplar
Keçilerden taranarak elde edilen tiftik özel işleyiş biçimleriyle giyim eşyası olarak değerlendirilir. Elde edilen tiftik yıkanıp temizlendikten sonra taranır. Teşi adı verilen eğirme aletiyle eğrilip iplik haline getirilir.Tiftik giyecekler el örgü şişleriyle örülür.Örüldükten sonra sıcak ekmek arasına baskıya bırakılarak yumuşatılır. Tiftik giyeceklerin kabartılıp saçaklandırılması bu yöntemle yapılır. Tiftikten kazak , atkı ve eldivende yapılır.Tiftik çoraplar dize kadar uzandığından dizleme de denilir.Dizlemenin üzerine değişik halı ve kilim motifler işlenir.

d) Üzerlik veya Nazarlık
El sanatlarıyla ilgili olarak halkın üzerlik veya nazarlık olarak tabir ettiği üzerlik, üzerlik otu tanelerinin ipliklere dizilerek geometrik şekiller verilen bir süs eşyası olduğu gibi inanç bakımından da kültürel değerler taşımaktadır.Halk inanışına göre üzerlik muska ve mavi boncuktan sonra nazardan iyi koruyan eşyadır. Üzerlik otu bulunmayan yerlerde arpa ve mısır taneleri boyanarak kuşburnu kızardıktan
sonra toplanıp yapılır.Üzerine nazar boncuğu takılır.Özellikle Doğubayazıt’ta yetişen ve burada yapılan üzerlik köy odalarındaki duvarların başlıca süsüdür.

e) Buğday ve Çavdar Sapından Yapılan Eşyalar
olgun hale gelmiş buğday sapları başaklarından temizlenerek ıslatılıp yumuşatılarak örmeye elverişli hale getirilir. Ağrılı kadın ve kızlar bunlardan çanta, sepet, çay tepsileri ve çocuk şapkaları yapmaktadırlar.Ayrıca bunlar güzel renkler boyanıp motiflerle süslendiği zaman turistlerin ilgisini çekmektedir.

f) Keçe Yapımı
Keçecilik Ağrı’da hayvancılığa bağlı olarak gelişmiş diğer bir el sanatı koludur.Genellikle kuzu yününden yapılan keçeler,yünün hallaç taraklarından geçirilmesinden sonra özel yöntem ve tekniklerle sıkıştırılmasıyla elde edilir.Keçelerin üzerine renkli yünlerden desen yapılır. Keçeler kırsal kesimde yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan Ağrı halkının kullandığı bir yazgıdır.Köylüler kendi koyun ve kuzularından ürettikleri yünleri keçecilere götürerek ihtiyaçları olan keçeleri yaptırırlar. Keçeler sıcak tutması yönüyle bilhassa yaylalarda hayvancılıkla uğraşan halk için halı ve kilimden daha fazla bir önem taşır.Keçeden yazgı çoban başlığı, çoban kepeneği gibi eşyalar yapılır.Önemli bir ihtiyaç maddesi durumunda olan keçe ve keçecilik bölgede ticari bir meslek ve unsurdur.

YÖREYE AİT BAZI İNANIŞLAR

Ağrı yöresinde inanılan, halk arasında yaşayan inanışlardan bazıları şunlardır:

- Erkek çocukları nazardan korumak maksadıyla omuzlarına ve alınlarına nazar boncuğu asmak.
- Evleri ve ev halkını nazardan korumak maksadıyla evlere Üzerlik tohumundan yapılmış süsler asmak.
- Ahırların girişine boynuz ve at nalı asmak.
- Salı Günü yolculuğa çıkmaktan sakınmak.
- Düğünleri Cuma günü yapmamak.
- Yolculuğa çıkarken kedi, köpek veya sevilmeyen biriyle karşılaşmasının uğursuzluk sayılması.
- Yolculuk esnasında tavşan görmenin uğursuzluk, tilki görmenin uğurlu kabul edilmesi.
- Ateş veya köz üzerine su dökmemek.
- Evden ayrılanın, yolculuğa çıkanın ardından su dökmek.
- Mezarlıkların yanından geçerken şarkı söylememek.
- Geceleri aynaya bakmamak.
- Soğan kabuğunu ateşe atmamak.
- Ev içinde görülen yılanın bereket sayılarak öldürülmemesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder